Güneşin altında yaşanılan günler vardır ki   bir anı bir ömre bedel, öyle günlerde vardır ki -anılar-   insan hatırlamak istemez. Meçhulden gelen bir  ok öyle yaralar acar ki,  ne kanı diner ne yarası geçer.  Kim bilir  belki  kıyamete kadar  kim yarasını  tedavi edebilir.  Kerbelanın - Evladı resullallahın. Hz. Hüseyinin-  Bu milletin manevi yarası  olduğu gibi.

Birde milletimizin milli yaraları vardı  ki,  bunlarda manevi yaramızı aratmaz, oda  Kerkük ve  Musul. O günün şartlarında mülkü ile içerisinde yaşayan halkı, insanı ile sınırlarımız dışında bırakmak zorunda kaldığımız vilayetler.

Üzerinden yıllar asırlar geçse de  bu coğrafyanın bizim bir parçamız olduğu gerçeği değişmez, değiştirilemez. Mahrum ve mahzun bırakılan bir  millet masaya oturtulduğunda, bölgedeki enerji kaynaklarına erişecek teknolojiyi elde eden ulaşan gelişmiş emperyalistler bizden bu Türk vilayetlerini  koparıp almışlardır.  Ve  biz,  o günün zaruretinde kabul etmek durumunda  kalmışız. 

Gelecek ne gösterir şimdiden kestirmekte kehanet değil,  petrol enerjisine  olan ihtiyaç düştükçe yerini alan yenilenebilir enerji - bölge üzerindeki vesayet sahibi devletlerin ilgisinin düştüğünü görüyoruz ve bu yüzdendir ki coğrafya sürekli istikrarsızlaşıyor. 

Türkiye bölgeye karşı duyarlı, ilgili çünkü tarihi bağlarımız, bizi  bölgeye bağlayan  haklı gerekçelerimiz var ve olmaya devam edecek. 

Şu, da bir gerçek ki, bu  zaruret, söz edilen mahrumiyet, sonuç olarak başlangıçta da bir mahrumiyetin, bir yenilmişliğin giderilmesi telafi edilmesi gayretinin neticesidir. - birinci dünya savaşına girmek gerekçesi- konuya bu paradigmadan bakınca bundan sonrada  sabırlı soğukkanlı olmalı kaş yapım derken gözden olmamalı.. Telafisi olmayan yaralara sebep olmamalıyız.

Coğrafya ile ilgili bundan sonraki politikamızı  güç, gücümüz değil,  yaşadığımız cağın gerektirdiği devlet ve millet paradigması belirleyecektir. Biz böyle düşündük, biz yaptık oldu,  olacak değil.

YÖNETİM VE İNSİYATİF

Uzun zamandır alışık olmadığımız, tanık olmadığımız bir siyasi manevra ve refleks ile karşı karşıyayız. Doğrusu tanımlamakta zorlanmıyoruz desek yanlış  olmaz.

Özellikle büyük şehirler  ve arkasından gelen diğer vilayetlerin seçilmiş Belediye başkanlarının görevden el çektirilmesi  inisiyatifi.

Demokratik temayül aralığında eylemin temayül refleksini - uygunluğunu - tanımlayamadığımızdan, eylem temayül aralığında kalmıştır. Bir tek gerekçe olabilir,  Akp´nin olası erken seçim gerekçesi olarak açıklana bilir durum.

Aksi  durumda yapılan  eylem, seçilmiş Başkanların gerekçe gösterilmeden görevden el çektirilme zarureti - seçilen ve seçen açısından düşündürücü- gerekçe gösterilen  metal yorgunluğu tanımsız kararlılık olarak algılanmaktadır. Önümüzdeki günlerde durumun daha da netleşeceğini umut ediyorum. Mevcut durumu  tanımlamakta zorlanırken eylemin yarını da belirsizliğini koruduğu bir gerçek.

TÜM ZAMANLARIN MÜTTEFİKİ
Dostluklar vardır eveli ve ezeli,   zaman hırpalasa da ondan birşey eksiltmez,  hatta daha da güçlendirdiği olur. Gerçi, siyaset bilimcileri ve diplomasi dili,  ülkeler arasında dostluk değil çıkarların söz konusu olduğunu ifade ederler. 

Dost olmadan bir araya gelmeden nasıl alışveriş olacak çıkarlar gözetilip karşılıklı yararlanma  nasıl sağlanacak? Ben önce dostluk, iletişim kurmak gönül birlikteliği de oluşturmak gerekli diyorum ve Birleşik devletler ve Avrupa ile olan münasebetlerimizi soğukkanlı ve diplomatik temayüller  üslubu içinde yürütülmesi  gerekliliği düşüncesindeyim ve bunu başaracağımıza, ilişkilerimizdeki  gelgitlerin birlikteliğimize katkı sağlayacağı inancındayım.


Kurulan dostluklar ve yapılan iletişim ile elde edilemeyen korunamayan çıkarlarımızın düşmanlıkla hiçbir zaman kazanılamayacağı prensibi diplomasimizin anayasası olmalıdır.