Anadolu topraklarında seramik üretimi, binlerce yıldır aralıksız şekilde süren köklü bir gelenek olarak varlığını koruyor. Çatalhöyük, Troya, Hattuşa gibi antik merkezlerden günümüze uzanan bu üretim hafızası, Anadolu’yu bugün hâlâ dünyanın en köklü ve zengin seramik merkezlerinden biri olarak yaşatıyor.
Ancak bugün, sanatın ekonomik zorlukları ve alternatif mesleklerin artmasıyla birlikte, bu eski zanaat yok olma riskiyle karşı karşıya kalıyor. Yeni yetişen usta sayısının yok denecek kadar azalmış durumda olduğu gözlemleniyor.
İşte bu noktada, Kapadokya’da kurulan Venessa Seramik, sadece bir üretim alanı değil aynı zamanda seramiği yaşatmayı hedefleyen bir kültür ve eğitim merkezi olarak konumlanıyor.
Sanatın sürdürülebilirliğine katkı sunmak amacıyla Venessa Seramik, her yaz yeteneği olan gençlere ve güzel sanatlar öğrencilerine açık atölye programları düzenliyor. Katılımcılar hem geleneksel teknikleri öğreniyor hem de çağdaş üretim süreçlerine dahil oluyor.
Bu eğitimler, Anadolu’nun zanaat hafızasını yeni kuşaklarla buluşturma yolunda önemli bir adım niteliği taşıyor.
KAPADOKYA’NIN DOĞASIYLA BÜTÜNLEŞEN BİR ATÖLYE
Venessa Seramik, adını Kapadokya’nın antik kentlerinden Venessa’dan alıyor. Üretiminde ise bölgenin en karakteristik doğal unsurlarından biri olan Kızılırmak’ın kırmızı çamuru kullanılıyor. Bu yerel hammadde sayesinde üretilen her eser, sadece estetik değil; aynı zamanda bölgesel ve kültürel bir anlam taşıyor.
Atölyede geleneksel üretim yöntemleri ile modern sanat anlayışı bir araya gelerek yaşayan bir kültür merkezi oluşturuluyor. Yıllık yaklaşık 150 bin ziyaretçiyi ağırlayan Venessa Seramik, Kapadokya’nın kalbinde yalnızca çamuru şekillendirmiyor; zamanı, hafızayı ve kültürü de geleceğe taşıyor.
İşletme yetkilisi Emin Merteşe, eskiden bu mesleğin Kapadokya bölgesinde geçim kaynağı olduğu için birçok aile ve ustanın bu işle uğraştığını ancak günümüzde usta sayısının azaldığını söyledi.
Merteşe, "Özellikle yaz dönemlerinde üniversitelerin seramik bölümünde okuyan öğrencilere ve meraklı olanlara burada kurslar açıyoruz. Kurs sonunda eğer isterlerse bizimle çalışmaya devam ediyorlar." dedi.
Kızılırmak’tan gelen çamurun usta ellerde sanata dönüştüğünü söyleyen Emin Merteşe, "Hitit eserlerinde kullanılan figürler 4 bin yıllık bir geçmişe sahip. Zamanı, hafızayı ve kültürü elimizden geldiğince geleceğe taşımaya çalışıyoruz." ifadelerini kullandı.
Seramik atölyesini ziyaret eden Mehmet Efe de, ustaların yüzyıllar öncesinden gelen bir geleneği sürdürdüklerini söyledi.
Lise yıllarında seramik ustalığına başlayan Özgür Özer de açıklamasında, "Ben tamamen alaylı olarak bu işi öğrendim. Okuluna gitmedim ama ustalardan bu sanatı öğrendim. Zamanla kendimi yetiştirdim. Genellikle Hitit motifleri üzerine çalışıyorum. Anadolu Medeniyetler Müzesi’nde bulunan kitapçıklardan alınan figürleri kendi el sanatlarımıza uygulamaya çalışıyoruz." dedi.
Seramik bölümü mezunu olan Filiz Atak ise, okulda başladığı seramik sanatına devam edeceğini söyledi.
Üniversitede burada staj yaptığını anlatan Atak ise, “O dönemde bu mesleği ustalarımdan öğrendim. Şimdi de devam ediyorum. Bu iş istemeyle, sevmeyle olur. Gençler eğer isteyerek ve severek yapacaklar ise mutlaka bu bölümü okusunlar." diye konuştu.