Sevgili okurlarımız:

Miraç Kandiliniz mübarek olsun. Bugün sizlere İsra ve Miracı anlatacağız.

 

       «Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed´i) bir gece Mescidi Haram dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescidi Aksa ´ya götüren Allah´ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.» (İsra suresi 1)

MİRAÇ; MESCİD-İ HARAMDAN
MESCİD-İ AKSAYA YOLCULUK VE ORADAN SİDRETÜL MÜNTEHAYA ÇIKIŞ

MİRAÇ MUCİZESİ İKİ BASAMAKTAN OLUŞUR: 

        1. İSRA

  1) İSRA :sözlükte gece yürümek demektir.

Din dilinde: Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V)´in hicretten bir buçuk sene önce, Recep ayının 27. gecesinde Mekke de ki Mescidi Haramdan mescidi aksaya, bir mucize olarak geceleyin götürülmesi olayına denir. Bu husus Kuran-ı Kerimde açıkça bildirilmiş olup Kuran´ın 17. süresinin adı isra olmuştur.

 

     2. MİRAÇ MUCİZESİ:

 Cebrail (A.S.) Hz. Muhammed (S.A.V.)´i Burak adında bir binitle  Mescidi-i Haramdan Mescidi Aksaya götürmüş, oradan da birlikte semalara yükselmişlerdir ve Peygamber (S.A.V.) Sidretül Müntehaya ulaşmış olup Miraç mucizesi gerçekleşmiştir. Bu konu Hadis-i şeriflerde zikredilmiştir.

MİRAÇ NE ZAMAN VUKU BULMUŞTUR

Ünlü alim ve tarihçi İbn Kuteybe (H.213-267) ile allâme İbn Abdülberr (H.368-463), Mirac´ın, kamerî aylardan Recep ayında olduğunu söylerler. İmam Nevevi (H.631-676) bu tarihi gerçeğe daha yakın bulur. Ayrıca hadis alimi Abdülgani el-Makdisi (H.659)´de bu tarihi kabul eder, hatta Mi´rac´ın Recep ayının 27´nci Cuma gününde vuku bulduğunu söyledikten sonra: “Müslümanlar bu tarihi benimsemiş bulunuyor ve bunu en doğru rivâyet kabul ediyorlar”der. (Zurkânî, c. I, s. 307-308. )

MİRACI HAZIRLAYAN SEBEPLER

1) Efendimiz (S.A.V.)´in eşi H.z. Hatice anamızın vefatı

2) Efendimiz (S.A.V.)´in amcası Ebu Talibin vefatı

3) Efendimiz (S.A.V.)´in taifte taşlanması,

4) Müslümanlara işkencelerin artması ve Peygamberimiz (S.A.V.) çok sıkıntılar çekmesi üzerine miraç mucizesi gerçekleşmiştir.

-Miraç; Miladi 621 yılında Recep ayının 27. Cuma gecesi vuku bulmuştur. Efendimiz (S.A.V.) miraç mucizesinde 52 yaşındadır.

ŞEHR-İ SADR NEDİR VE NASIL OLMUŞTUR

Buhârî ve Müslim´de yer alan rivayetlere göre olay şöyle olmuştur:

Peygamberimiz Mekke´de, evinde iken veya Kâbe´de bulunduğu sırada Cebrail (A.S.) bazı meleklerle birlikte gelerek Peygamberimizin göğsünü açmışlar, içini zemzem ile yıkadıktan sonra hikmet ve iman nuru doldurmuşlardır. Peygamberimizle ilgili göğüs açma (şerh-i sadr) denilen olay budur.

Ancak bu olay ne zaman ve nerede olmuştur? Bu, ihtilaflıdır. Bazıları bunun, sütannesi Halime´nin yanında iken çocukluğunda olduğunu söylerken, diğer bazıları ise bir defa Halime yanında, bir defa da Mi´rac´tan önce olmak üzere iki defa olduğunu söylerler.

       Şah Veliyyullah ed-Dehlevî, bu olayı yani göğüs açma olayını manevî bir operasyon olarak değerlendirir ve: “Peygamberimizin ruhunda meleklik ruhunun üstün gelmesi, tabiat özelliklerinin yok olması, tabiatın, kutsiyet

âleminin ilhamlarına tabi olması” ile yorumlamaktadır. Bir gün Peygamberimize soruldu:

—Ey Allah´ın Resulü, göğüs açılır mı? Peygamberimiz.

—Evet, açılır, buyurdu.

—Nasıl olur? diye sorduklarında, Peygamberimiz:

—Bir nurdur ki Allah onu mü ´minin kalbine atar, o da onunla ferahlanır, açılır, buyurdu.

—Onun alâmeti nedir? dediler. Peygamberimiz:

—Aldanma yurdu (dünyadan) uzaklaşmak, ebediyet yurduna (ahirete) yönelmek ve gelmeden önce ölüm için hazırlanmaktır, buyurdu.» (Hüccetüllahi´l-Baliğa, c. II, s. 866.)

İSRA (GECE) YÜRÜYÜŞÜ

MİRAÇTA SELAMLAŞMA TAHİYYAT DUASI

EFENDİMİZ (S.A.V) et- Tahiyyâtü lillahi: Senâ, selam ve merhaba sana ey yüce Allah´ım!

Ve´s-salevâtü: Niyaz, dua, yalvarış sana ey yüce Allah´ım!

Ve´t-tayyibât: Arınmışlığın ve güzelliğin en hoşusun. Senden güzel, senden hoş ve arınmış olamaz.

ALLAH (C.C.): es-Selâmü aleyke eyyühe´n-nebiyyü ve rahmetullâhi ve berekâtüh: Bu selâm, rahmetim ve bereketim ilâvesiyle senin üzerine olsun ey sevgili Peygamberimiz!

EFENDİMİZ (S.A.V.):es-Selâmü aleynâ ve lâ ibâdillahi´s-sâlihin: Yâ rabbi! Bu selâm bizim ve salih kullarının üzerine de olsun.

BU MUHABBET ÜZERİNE CEBRAİL (A.S): Eşhedü ella ilahe illellah ve eşhedü enne muhammeden abdühu veresülüh dedi.

EFENMİZ (S.A.V.) MİRAÇTA ALLAH´I GÖRDÜMÜ?

Hz. Mesrûk (ra.), Hz. Aişe (R.A)´ya şöyle demiştir.

—Vâlide, Muhammed (s.a.v.) Rabbini gördü mü? dedim. O:

—Söylediğin sözlerden tüylerim diken diken oldu. Nasıl oluyor da bunu bilmiyorsun. Üç şey vardır ki, onları her kim sana söylerse yalan söylemiş olur:

—Her kim Muhammed (sas.) Rabbini gördü derse yalan söylemiş olur, dedi ve sonra:

Gözler O´nu idrak edemez ama O, gözleri idrak eder. O, en gizli şeyleri bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır.» (Enam suresi 103)

«Allah, bir insanla ancak vahiy yoluyla, yahut perde arkasından konuşur. Yahut bir elçi gönderip, izniyle ona dilediğini vahyeder. Şüphesiz O yücedir, hüküm ve hikmet sahibidir.(Şura suresi 51)

 

Âyetlerini okudu.

Sana her kim yarın ne olacağını bildiğini söylerse yalan söylemiş olur dedi ve:

«Kıyametin ne zaman kopacağı bilgisi şüphesiz yalnızca Allah katındadır. O, yağmuru indirir, rahimlerdekini bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiç kimse nerede öleceğini de bilemez. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır.» (Lokman suresi 34) ayetini okudu..

Her kim sana Peygamberin bir şey sakladığını söylerse yalan söylemiş olur, dedi ve:

«Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O´nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun.» (Maide suresi 67) Ayetini okudu.

(Hz. Aişe devamla) Fakat Peygamberimiz Cebrâil (as.)´i kendi suretinde

iki defa gördü, dedi.»

İbn Mes´ûd (ra.) da Hz. Aişe´nin görüşündedir.»

Ebû Zer (R.A.) da şöyle demiştir:

“Peygamberimize sordum:

—Ey Allah´ın Resulü, Rabbini gördün mü? dedim. Peygamberimiz:

—O, bir nur, O´nu nasıl göreyim, buyurdu.» (Müslim İman 78)

EFENDİMİZ (S.A.V.)´İN PEYGAMBERLER İLE GÖRÜŞMESİ VE BEŞ VAKİT NAMAZ

Hz. Enes (RA.) Mâlik İbnu Sa´sa´a (R.A.)´tan naklen anlatıyor: "Resûlullah (S.A.V.), onlara, Mirac´a götürüldüğü geceden anlatarak demiştir ki:

"Ben Ka´be´nin avlusunda Hatîm kısmında -belki de Hıcr´da demişti- yatıyordum. -Bir rivayette şu ziyade var: Uyku ile uyanıklık arasında idim.- Derken bana biri geldi, şuradan şuraya kadar (göğsümü) yardı. -Bu sözüyle boğaz çukurundan kıl biten yere kadar olan kısmı kasdetti.- Kalbimi çıkardı. Sonra bana, içerisi imanla (ve hikmetle) dolu, altından bir kab getirildi. Kalbim (çıkarılıp su ve zemzem ile) yıkandı. Sonra içerisi (imanla) doldurulup tekrar yerine kondu. Sonra merkepten büyük katırdan küçük beyaz bir hayvan getirildi. Bu Burak´tı. Ön ayağını gözünün gittiği en son noktaya koyarak yol alıyordu. Ben onun üzerine bindirilmiştim. Böylece Cibril aleyhisselâm beni götürdü. Dünya semasına kadar geldik. Kapının açılmasını istedi.

"Gelen kim?" denildi.

"Cibril!" dedi.

"Beraberindeki kim?" denildi.

"Muhammed aleyhissalâtu vesselâm!" dedi.

"Ona Mirac daveti gönderildi mi?" denildi.

"Evet!" dedi.

"Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliştir!" denildi.

 

Derken kapı açıldı. Kapıdan geçince, orada Hz. Adem aleyhisselam´ı gördüm.

"Bu babanız Adem´dir! Selam ver O´na!" dendi. Ben de selam verdim. Selamıma mukabele etti. Sonra bana:

"Salih evlat hoş gelmiş, Salih peygamber hoş gelmiş!" dedi. Sonra Hz. Cebrail beni yükseltti ve ikinci semaya geldik. Kapıyı çaldı.

"Bu gelen kim?" denildi.

"Ben Cibril´im!" dedi.

"Beraberindeki kim?" denildi.

"Muhammed!" dedi.

"Ona Miraç daveti gönderildi mi?" denildi.

"Evet!" dedi.

"Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş!" dediler. Derken bize kapı açıldı. İçeri girince, Hz. Yahya ve Hz. İsa (A.S.) ile karşılaştım. Onlar teyze oğullarıydı.

 

Hz. Cebrail:

"Bunlar Hz. Yahya ve Hz. İsa´dırlar, onlara selam ver!" dedi. Ben de selam verdim. Onlar da selamıma mukabelede bulundular. Sonra:

"Hoş geldin Salih kardeş, hoş geldin Salih peygamber" dediler. Sonra Cebrail beni üçüncü semaya çıkardı. Kapıyı çaldı.

"Bu gelen kim?" denildi.

"Cibril´im!" dedi.

"Yanındaki kim?" denildi.

"Muhammed´dir!" dedi.

"Ona Miraç daveti gitti mi?" denildi.

"Evet!" dedi.

"Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş!" denildi. Kapı bize açıldı. İçeri girince Hz. Yusuf (A.S.)´la karşılaştık. Cebrail:

"Bu Yusuf´tur! Ona selam ver!" dedi. Ben de selam verdim. Selamıma mukabele etti..

 

Sonra:

"Salih kardeş hoş gelmiş, Salih peygamber hoş gelmiş!" dedi. Sonra Cebrail beni dördüncü semaya çıkardı. Kapıyı çaldı.

"Bu gelen kim?" denildi.

"Cibril´im!" dedi.

"Beraberindeki kim?" denildi.

"Muhammed!" dedi.

"Ona Miraç davetiyesi indi mi?" denildi.

"Evet!" dedi

 

"Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş!" dediler. Kapı açıldı. İçeri girdiğimizde, Hz. İdris (A.S.) ile karşılaştık. Hz. Cebrail:

"Bu İdris´tir, ona selam ver!" dedi. Ben selam verdim. O da selamıma mukabele etti. Sonra bana:

"Salih kardeş hoş geldin, Salih peygamber hoş geldin!" dedi. Sonra Hz. Cebrail beni yükseltti. Beşinci semaya geldik. Kapıyı çaldı.

"Kim bu gelen?" denildi.

"Ben Cibril´im!" dedi.

"Beraberindeki kim?" denildi.

"Muhammed!" dedi.

"Ona Miraç daveti indirildi mi?" denildi.

"Evet!" dedi.

"Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş!" denildi. Kapı açıldı. İçeri girince, Hârun (A.S.)ile karşılaştık. Cebrail (A.S.):

 

 

"Bu Hârun (A.S.)´dır. Ona selam ver!" dedi. Ben selam verdim, o da selamıma mukabelede bulundu ve:

"Salih kardeş hoş geldin, Salih peygamber hoş geldin!" dedi. Sonra Cebrail beni yükseltti ve altıncı semaya geldik. Kapıyı çaldı.

"Bu gelen kim?" denildi.

"Ben Cibril!" dedi.

"Beraberindeki kim?" denildi.

"Muhammed!" dedi.

"Ona Miraç daveti indirildi mi?" denildi.

"Evet!" dedi.

"Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş!" dendi. Kapı açıldı. İçeri girince, Hz. Musa (A.S.) ile karşılaştık. Hz. Cebrail:

"Bu Hz. Musa´dır! Ona selam ver!" dedi. Ben selam verdim, o da selamıma mukabelede bulundu. Sonra:

 

"Salih kardeş hoş geldin, Salih peygamber hoş geldin!" dedi. Ben onu geçince ağladı. Kendine: "Niye ağlıyorsun?" denildi.

"Çünkü dedi, benden sonra bir delikanlı peygamber oldu. Onun ümmetinden cennete gidecekler benim ümmetimden cennete gideceklerden daha çok!" dedi. Sonra beni yedinci semaya çıkardı ve kapıyı çaldı.

"Bu gelen kim?" denildi.

"Cibril´im!" dedi.

"Beraberindeki kim?" denildi.

"Muhammed!" dedi.

"Ona Miraç daveti indirildi mi?" denildi.

"Evet!" dedi.

"Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş!" denildi. İçeri girince, Hz. İbrahim aleyhisselam ile karşılaştık. Cebrail:

"Bu baban İbrahim´dir, ona selam ver!" dedi. ben selam verdim. O da selamıma mukabele etti. Sonra:

"Salih oğlum hoş geldin, salih peygamber hoş geldin!" dedi.

 

Sonra Sidretü´l-Müntehâ´ya çıkarıldım. Bunun meyveleri (Yemen´in) Hacer testileri gibi iri idi, yaprakları da fil kulakları gibiydi. Cebrail aleyhisselâm bana:

"İşte bu Sidretü´l-Müntehâ´dır!" dedi.

Burada dört nehir vardı: İkisi bâtıni nehir, ikisi zahirî nehir.

"Bunlar nedir, ey Cibrîl?" diye sordum. Hz. Cebrail:

"Şu iki batıni nehir cennetin iki nehridir. Zahiri olanların biri Nil, diğeri Fırat´tır!" dedi. Sonra bana el-Beytü´l-Ma´mur yükseltildi. Sonra bana bir kabta şarap, bir kapta süt, bir kapta da bal getirildi. Ben sütü aldım. Cebrail aleyhisselâm:

"Bu (aldığın), fıtrat(a uygun olan)dır, sen ve ümmetin bu fıtrat (yaratılış) üzerindesiniz!" dedi.

 

Resûlullah devamla dedi ki: "Sonra bana, her günde elli vakit olmak üzere namaz farz kılındı. Oradan geri döndüm. Hz. Musa aleyhisselâm´a uğradım. Bana:

"Ne ile emr olundun?" dedi.

"Gece ve gündüzde elli vakit namazla!" dedim.

"Ümmetin, her gün elli vakit namaza muktedir olamaz. Vallahi ben, senden önce insanları tecrübe ettim. Benî İsrail´e muamelelerin en şiddetlisini uyguladım (muvaffak olamadım). Sen çabuk Rabbine dön, bunda ümmetine hafifletme talep et!" dedi. Ben de hemen döndüm (hafifletme istedim, Rabbim) benden on vakit namaz indirdi. Musa aleyhisselâm´a tekrar uğradım. Yine:

"Ne ile emr olundun?" dedi.

"Benden on vakit namazı kaldırdı!" dedim.

"Rabbine dön! Ümmetin için daha da azaltmasını iste!" dedi. Ben döndüm. Rabbim benden on vakit daha kaldırdı. Dönüşte yine Musa aleyhisselam´a uğradım. Aynı şeyi söyledi. Ben, beş vakitle emr olunmama kadar bu şekilde Hz. Musa ile Rabbim arasında gidip gelmeye devam ettim. Bu sonuncu defa da Hz. Musa´ya uğradım. Yine:

"Ne ile emredildin?" dedi.

"Her gün beş vakit namazla!" dedim.

"senin ümmetin her gün beş vakit namaza da takat getiremez. Rabbine dön, hafifletme talep et!" dedi.

 

"Rabbimden çok istedim. Artık utanıyorum, daha da hafifletmesini isteyemem! Ben beş vakte razıyım. Allah´ın emrine teslim oluyorum!" dedim. Musa (A.S.)´ı geçer geçmez bir münadi (Allah adına) nida etti:

"Farzımı kesinleştirdim, kullarımdan hafiflettim de"

 

Bir rivayette şu ziyade geldi: "Namazlar (günde) beştir. Ve onlar ellidir de. İndimde hüküm değişmez artık.

 

MİRAÇ´TA EFENDİMİZ (S.A.V.)´E CEHENNEMİM GÖSTERİLMESİ

Peygamberimiz (S.A.V.); dünya semasında kendisini güler yüzle karşılayan melekler arasında, yüzü hiç gülmeyen, cehennemin bekçisi Malik adındaki bir melekle de karşılaşmıştı.

 

Peygamberimiz (S.A.V.), onun kim olduğunu Cebrail (as)´dan sorup öğrenince, Cebrail (as)´a:

"Cehennemi bana göstermesini ona emretmez misin?" diye sormuştu.

Cebrail (as) da:

"Olur!" diyerek, cehennemin bekçisi Malik´e: "Ey Malik! Muhammed´e (S.A.V.) cehennemi göster!" demişti.

Malik; cehennemin üzerinden örtüsünü açınca, cehennem öyle kaynamaya ve kabarmaya başladı ki, Peygamberimiz (S.A.V.) onun gördüğü her şeyi yakalayıp yakıvereceğini sandı. Hemen, Cebrail (as)´a:

"Ey Cebrail! Malik´e emret de, onu yerine geri çevirsin!" buyurdu.

 

Cebrail (as) da, cehennemi yerine çevirmesi için, Malik´e emretti. O da, cehenneme:

"Sakin ol!" dedi.

Cehennem, çıkmış olduğu yerine girince, Malik onun üzerine örtüsünü tekrar örttü.(İbn İshak. İbnHişam, Sîre, c.2, s. 45-46.)

Peygamberimiz (S.A.V.); cehennemdeki susuzluk azaplarını, azap zincirlerini, azap yılan ve akreplerini, oradaki azaplardan daha bazılarını da gördü.(Buhari, Sahih, c. 5, s. 190)

Peygamberimiz (S.A.V.), bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:

"Eğer benim bildiğimi sizler de bilmiş olsaydınız, muhakkak ki, pek az güler ve çok ağlardınız!» (İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 1, s. 214-215)

CEHENNEMLİKLERİN FİİLLERİ VE AZAPLARI EFENDİMİZE GÖSTERİLİŞİ

1) Faiz yiyenlerin,

2) Zina edenlerin,

3) Dedikodu edenlerin,

4) Namazı kılmayanların,

5) Emanete hıyanet edenlerin,

6) İnsanları fitneye çağıranların,

7) Hak yiyenlerin,

8) Helal eşleri bırakıp harama yönelenlerin

9) Kuran okuyup amel etmeyenlerin,

10) Gıybet edenlerin vs ibretlik azap halleri Efendimiz (S.A.V.)´e miraçta gösterildi. Bu halleri sizlere aktaralım:

 

EFENDİMİZ (S.A.V.)´E GÖSTERİLEN CEHENNEMLİKLERİN HALLERİ

Semûre İbn´u Cündeb(R.A.) şöyle anlatır:

Bir sabah Allah Resulü her zaman sorduğu gibi:

– Sizden rüya gören yok mu? diye sordu. Kendisinin rüyasını anlattı:

“Bana iki kişi geldi, “yürü” dedi, yürüdük. Yatan bir adamın yanına geldik. Yanında da elinde kocaman bir taş olan adam duruyordu. Adam o taşı o adamın başına vuruyordu. Böyle devam edip gidiyordu. Ben:

“Suphanallah, nedir bu hal?” dedim.

– Yürü! Yürü! dediler. Yürüdük, sırtüstü yatan birinin yanına geldik. Onun yanında da elinde kancalar bulunan bir adam duruyordu. Bu demir çengelle yüzünün bir tarafını parçalıyordu. Sonra diğer yüzünü parçalıyordu. İyileşince tekrar bu işi yapıyordu. Ben:

– Suphanallah, nedir bu hal? dedim. Yürü! Yürü! dediler.

         Yürüdük. Fırın gibi bir yere geldik. Bir adam nehirde yüzüyor. Bir adamda yanındaki taşlarla o adamın her kenara gelişinde o taşları ağzına atıyordu. Bu kim dedim. “Yürü, yürü!” dediler.

Çirkin görünümlü bir adamın yanına geldik. Böyle çirkin birini görmemişsinizdir. Adam ateş yakıyor etrafında dönüyordu. Kim bu diye sordum. “Yürü” dediler. Yürüdük. Büyük bir ağacın yanına geldik. Bu ağaç büyük ve güzeldi. Beraberce ağaca çıktık. Altın ve gümüş malzeme ile yapılmış evler gördük. Bizi, bir yarısı güzel, bir yarısı çirkin insanlar karşıladı. Yanımdakiler onlara bir nehir gösterip “gidin, yıkanın” dedi. Onlar yıkandı ve çirkinlikleri yok oldu. Bana oranın cennet olduğunu söylediler. Makamını gösterdiler. Girmek istedim, sokmadılar.

Olanları sordum. Bana şöyle anlattılar:

– Taşla başı yarılan, Kur´an-ı ve namazları terk edendir.

– Yüzü parçalanan, yalan söyleyen, etrafa yalan yayan kimsedir.

– Fırındakiler, zina yapanlardır.

– Kan nehrinde yüzüp ağzına taş atılan, faiz yiyendir.

– Ateş yakıp etrafında dönen, cehennem bekçisidir.

– Bahçedeki uzun boylu adam, İbrahim (A.S.)´dır. Çocukları ise buluğa ermeden ölen çocuklarıdır. Biri:

– Müşriklerin çocukları da mı? diye sordu. Peygamber:

– Evet dedi ve anlatmaya devam etti:

– Yarısı güzel yarısı çirkin olanlar, hem iyi hem de kötü amel işleyenlerdir. (Prof.Dr.İ.Canan Hadis Ans: 3/427)

MİRAÇTA, EFENDİMİZ (S.A.V.)´İN DUASI

“Ey kusurları bağışlayan, kullarına nimetleri sonsuz olan cömert Allah´ım! Günah işleyen ümmetimin hali nice olur. Kıyamet gününde senin önüne gelmek için nasıl yol bulurlar? Korkarım o günde onların yerleri pek iyi değildir. yüce katından dileğim budur ki, ümmetimden razı ol. Onları bağışla Allah´ım!”

MİRAÇTA VERİLEN HEDİYELER

Abdullah b. Mesud (R.A.) anlatıyor:

“…Miraçta Hz. Peygamber (a.s.m)´e şu üç şey verildi:  Beş vakit namaz verildi, Bakara Suresinin son kısmı (Amenerresul) verildi ve bu ümmetten Allah´a şirk koşmadan ölen kimsenin günahlarının bağışlanacağı hususu (söz verildi).” (Müslim, İman, 279).

MİRAÇTA VERİLEN LUTUFLAR MADDELER HALİNDE

1) Beş vakit namaz farz kılındı

2) Bakara suresinin son iki ayeti indirildi.

3) Hz. Muhammed (S.A.V.)´in ümmetinden Şirk koşmayanların muhkimat(büyük günahları) affedileceği müjdesi verildi(Ahmet Bin Hanbel)

4) İsra suresinde ki ahlakı prensipler

 

1) BEŞ VAKİT NAMAZ FARZ KILINDI

EFENDİMİZ (S.A.V.):

     «Namaz müminin miracıdır». buyurarak Ümmeti miraca çıkamayınca namazda mümine miracı hediye eden Peygamberimiz ümmetini namazla miraçlaştır mıştır.

2) BAKARA SURESİNİN SON İKİ AYETİ NAZİL OLDU.

Amenerresulü diye bildiğimiz Bakara suresinin bu iki ayeti Allah´tan lütuf olarak nazil olmuş ve Muhammed ümmetine müjdedir.

     «Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü´minler de (iman ettiler). Her biri; Allah´a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: "Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz." Şöyle de dediler: "İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır." ﴾Bakara suresi 285﴿ Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. (Şöyle diyerek dua ediniz): "Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.» ﴾ Bakara suresi 286)

 3) Hz. Muhammed (S.A.V.)´in ümmetinden Şirk koşmayanların muhkimat (büyük günahları) affedileceği müjdesi verildi(Ahmet Bin Hanbel)

Abdullah b. Mesud anlatıyor:

«… bu ümmetten Allah´a şirk koşmadan ölen kimsenin günahlarının bağışlanacağı hususu (söz verildi).” (Müslim, İman, 279).

4) İSRA SURESİNDE Kİ AHLAKİ YAŞAM PRENSİPLERİ:

Sadece Allah´a ibadet etmeli, O´na hiçbir şeyi ortak koşulmaması, Anne-babaya iyi davranılması zorunlu olduğu

Hısım akrabaya, fakir ve yoksullara yardım etmeli

İsraf ve cimrilikten sakınmak ve kazancı helal yerlerde  harcamalı,

Çocukların öldürülmemesi,

5) Toplumu, aileyi ve fertleri temelinden sarsan zinayı ve ona teşvik eden sebeplere yaklaşılmamalı

6) İnsan hayatı değerlidir ve saygı gösterilmelidir,

7) Yetimlere iyi davranılmalı ve onların haklarını korumalı, verilen söze mutlaka riayet edilmeli,

8) Ölçü ve tartıda hile yapılmaması, her söz ve davranışlarımız da doğru olunmaya dikkat etmeli

9) Bilinmeyen bir şeyin ardına körü körüne düşmemeli ve onun peşinden gitmemeliyiz,

10) Yeryüzünde kibir ve gururla yürünmemeli ve kibir, gurur taslamamalıdır.

Sonuç olarak biz miracı anlamamız için Kuranı Kerimi ve içindeki "İsra"suresini çok iyi okuyup incelememiz tefsir etmemiz gerekir.

Bu gece yapmamız gereknler ise şunlar olabilir:

Hastaları ziyaret etmek,kaza namazı kılmak,Kuranı Kerim okumak,Oruç tutmak,evde bu gecenin mana ve önemini ailemize çocuklarımıza anlatmak,Dargınları barıştırmak,Kabirleri ziyaret etmek,yetim,yoksul ve ihtiyaç sahibi olan müslüman komşu ve kardeşlerimize yardım etmek, ayrı oturuyorsak Anne ve babaya gidip hal hatır sormak ve kendi kendimizi hesaba çekelim.Camilerimize gidip hocalarımızın vereceği vaazlardan faydalanalım. Namazlarımızı camilerde kılalım.

  Kandiliniz mübarek olsun.Hepimiz için ve tüm islam alemi için hayırlar getirsin inşallah.

Haftaya başka bir konu ile görüşmek üzere "Allaha emanet olun".

 

ALİ ÖZCAN / NEVŞEHİR