Hiç dikkatinizi çekti mi bilmiyorum ama mendiller hep kare şeklinde üretilir…

Gerek kağıt olsun gerekse, kumaştan yapılsın mendillerin eni ve boyu hep eşittir.

Tabii ki bu bir tesadüf değildir mendilin geçmişi yasalara dayanır. Fransa’da yayınlanan bir kararname ile kare üretildi ve hala kare olarak kullanılır…

Mendilin Arapça anlamı, yer değiştirmek olsa da hiç kimse bunun neden olduğunu sorgulamadan kullanır…

Mendil cebinizde taşıyıp bir şeyleri silmek için üretilmedi…

O zamanlar mendiller sosyal bir sınıf özelliği taşırdı.

Tabii bunlardan kaynaklı olarak zamanla mendil dili gelişti…

*Vedalaşırken sallanan mendil, sana sadık kalacağım anlamına geliyordu.

*Camdan sarkıtılan mendil, şu an ailemin yanında gözetimdeyim anlamındaydı.

*Kendisine bakıldığını gören kadın veya erkek tesadüfen mendilini kendi önüne düşürünce benim kalbim başkasında demek oluyordu.

*Fakat bazı anlarda ise pencereden savrulan mendil ona aşkını ilan etmek ve savrulan mendili alan kişi de aşkına cevap vermek anlamında idi.

*Osmanlıda mendillerin rengi önemli idi.

Beyaz olan mendil “seni çok seviyorum” demek, Kenarları mor mendil “çok çapkınsın” demek, eflatun mendil yarın penceremin önünden geçiniz demek, mavi mendil ise bugün çok hüzünlüyüm demek, sarı mendil ise hastayım demekti.

Eski zaman insanlarının statü olarak gördüğü kumaş mendiller günümüzde artık bir nostalji…

Alıntıdır.

Tarih boyunca, mendil kadar farklı işlere yarayan belki az nesne vardır. El yüz kurulamaktan tutun, âşıklar arasında gizli haberleşmeye kadar, çok yerde mendil kullanılır.

Ortaçağ’da Uygurların yaptığı duvar resimlerinden, Dede Korkut masallarına, X. asırdaki Divanü Lügati’t-Türk’e kadar nice vesika, öteden beri Türkler arasında mendilin itibarını gösterir. Öyle ki zamanla bir “Türk Mendil Kültürü” bile teşekkül etmiştir. Bazı minyatürlerde, Osmanlı padişahları elinde mendil ile tasvir edilir. Ecnebi misafirlere verilen hediyeler arasında, işlemeli mendiller de vardır. Ramazan ayında, dört bir tarafına Kur’an ayetleri işlenmiş kıymetli mendiller, içlerine şeker doldurularak halka dağıtılırdı. Topkapı Sarayı’nda XVI. asırdan kalma Osmanlı mendilleri teşhir edilmektedir.

Çin köylüleri güneşten korumak için başlarına mendil bağlardı. Şark’ta yaygın olarak kullanılan mendilin Avrupa’ya geçişi Venedikli gemiciler yoluyla oldu. Shakespeare’in meşhur piyesinde, Şark’tan gelen Othello’nun sevdiğine mendil hediye etmesi, mendilin Avrupa’daki popularitesini arttırdı. Fransa’da couvrechef [baş örtüsü] adıyla pek moda oldu. Ama şık Fransız hanımları güneş olmasa da ellerinde taşırlardı. Zaten güneş için şemsiyeleri vardı. Kerchief adıyla İngiltere’ye de geçti ve artık elde taşındığı için handkerchief dediler. Kral VII. Henry’nin öldüğünde geride 12 gömleği, 5 de mendili kalmıştı.

İpek, gümüş, altın işlemeli veya dantelli mendillerin kenarına, sahibinin isminin baş harfleri işlenirdi. Sevgililer bunları değiş-tokuş etmeye bayılırdı. Mendili, erkekler şapkalarında; kadınlar ise göğüslerinde saklardı. Kraliçe Marie Antoinette’in isteği üzerine, 1784’de Fransa Kralı XVI. Louis’nin fermanıyla mendillerin çantaya sığacak şekilde kare şeklinde olması kanunlaştırıldı.

Mendil, o zamanlar burun silmek için kullanılmazdı. Halk burnunu, ne bulursa onunla silerdi. Meşhur filozof ve din adamı Erasmus, elbisenin yeniyle burun silmenin doğru olmadığını, bunun için mendil kullanmak gerektiğini ilk defa yazmıştır. Görgü kaidelerinin değişmesi, öte yandan mikrobun keşfi ve hijyenin ehemmiyet kazanmasıyla mendile rağbet artınca, mendilin sanayii gelişti ve ucuzladı. Mendil taşımak kibarlık alameti oldu. Mendili kullandıktan sonra katlayarak cebine koymak da ayrı bir zarafet sayıldı.

Her işe yetişir

Arapça mendil kelimesi, ‘bir şeyi başka bir yere taşımak’ manasına ‘nedl’ kökünden gelir. Aramca, mandila; Yunanca, mantile denmiş. Acaba Latince ‘el’ manasına gelen ‘manus’ ile bir irtibatı var mıdır? Nitekim Farsça’da mendile, ‘el silinen şey’ manasına destmâl denir. Türkler mendile elin yağının veya alnın terinin silinmesinden kinaye olarak yağlık adını da vermiştir.

Anadolu’da mendil, sadece el yüz silmek için değil, küçük şeyleri taşımak veya paketlemek, icabında serip üzerinde yemek yemeye de yarardı. Keloğlan, yola çıkarken, içine ekmek ve soğan koyup sardığı mendili bir sırığa bağlayıp omuzunda taşır. Mendile para veya şeker sarılır; kırık ve yaralar mendil ile bağlanır, vedalaşırken mendil sallanır. Unutkan kimseler bir şeyi hatırlamak için mendilin ucunu düğümler. Utangaç kadınlar yüzünü örter. Kimi mendille terini, kimi gözyaşını siler. Köylüler, gömlek veya fesleri kirlenmesin diye mendili boyunlarına bağlar ya da feslerinin içine örter. Mendili boynuna bağlamak, aslında karşısına çıktığı kişiden özür dilemek manasına gelir. Eskiden mendil yerine kefen sarılırdı.

Halk arasında kullanılan mendiller ekseriya ketendir. Kenarları da işlemelidir. Bu işlemeler kimi zaman simetrik şekillerden, kimi zaman da çiçek motiflerindendir. Mendil, eskiden Anadolu kadın kıyafetinin de mühim bir parçasıydı. İpek veya altın telle işlenmiş veya kenarları oyalı mendiller, göğüs kısmına veya omuz başına elmas taşlı broş ile iğnelenirdi. Erkeklerin başlıklarına iliştirdikleri; kuşaklarına bağladıkları da olurdu. Modern zamanda şık beylerin takım elbiselerinin göğüs cebini süsleyen renkli mendiller, aksesuar olarak kullanılmaya başlandı.

Mendillere gül, amber gibi kokular damlatıp ve icabında koklamak da âdetti. Mübarek eşyaya sürülen mendiller de vardır. İsa aleyhisselâm elini bir mendile sürüp, havari Tadeus ile baras hastası olan Edessa (Urfa) kralı Abgar’a göndermiş; kral iyileşmişti. Mübarek zamanlarda Hırka-ı Saadet’e sürülen mendiller, bereket olması için ziyaretçilere hediye edilirdi. Hacdan, Hacer-i Esvede sürülmüş mendil getirmek, makbul bir hediyye idi.

Anadolu’da düğün vesilesiyle tarafların birbirlerine gönderdiği nezaket hediyelerinin içinde mutlaka işlemeli kıymetli mendiller olur. Evlenmek üzere olan kızların hazırladığı çeyizde de mendil büyük yer tutar. Anadolu’da eskiden düğün davetiyesi yerine de mendil gönderilir ve adına da ‘okuntu’ denirdi. Saraylılara, senede iki defa verilen hediye bohçasında, mendil yapılmak üzere bir top keten bez de bulunurdu.

Roma’da oyunların başında ve bitişinde mendil ile işaret verilirdi. Türk halk oyunlarında da halayın başı olan kişi elinde mendil sallar. Hangi figürün bitip, hangisinin başlayacağını salladığı mendil ile haber verir.

Sefere giden zevcine mendil sallayan İngiliz kadın

Şifre

Mendil, her yerde ve zamanda âşıkların haberleşme vasıtası olmuştur. Mendili sallamak, burnuna götürmek, yere atmak, âşıklar için hep bir mana ifade eder. Mendil, aşkın ve âşıkların gizli dilidir. Sevenler arasında haberleşme vasıtasıdır. Sevgiliye gönderilen ucu yanık mendil, ateşli bir aşka delalet eder. Kız da sevdiğine, kendi işlediği ve üzerindeki nakışların her birinin farklı manası bulunan bir mendil gönderir. Bu mendiller kullanmak için değil saklamak ve hatırlamak içindir. Mendilleri karşılıklı olarak iade etmek, aşkın da bittiğini gösterir. Sevgiliye gösterilen mendil ortadan tutuluyorsa, ‘Bu akşam seni bekliyorum’ mesajı verilir. Buna karşılık mendil sallamak, ‘peki’ manasına gelir.

Pencereden aşağı savrulan bir mendil, kızın, oğlana aşkını ilanıdır. Delikanlı durup mendili alır da itinayla katlayarak cebine koyarsa, bu aşka cevap vermiş demektir. Mesirelerde yere düşürülen mendil, buluşma haberidir. Beyaz mendil, ‘seni seviyorum’; eflatun, ‘yarın pencerenin önünden geçin, mektup vereceğim’; fıstıki yeşil, ‘dikkatli olalım; mor, ‘seni çok beğeniyorum’; kenarı pembe, ‘sensiz yaşayamam’, kenarı sarı, ‘birkaç gündür rahatsızım, dışarı çıkamadım’; kenarı yeşil, ‘sana daima sadık kalacağım’; kırmızı mendil, ‘seni bütün varlığımla seviyorum’, mavi, ‘vefasızsın, kederdeyim’; yeşil, ‘mektup gönderdim, cevap bekliyorum’ manasına gelir.

Bu sebeple mendil aşk şiirleri ve türkülerde çok geçer: ‘Üsküdara gider iken bir mendil buldum/Mendilimin içine lokum doldurdum’; ‘Mendilimin yeşili/Ben kaybettim eşimi/Al bu mendil sende dursun/Sil gözünün yaşını’; ‘Ben armudu dişledim/Sapını gümüşledim/Ben yârimin ismini/Mendilime işledim’; ‘Yar yolunu kolladım/Beyaz mendil salladım’. Nedim der ki: ‘Bûy-i gül takdir olunmuş nâzın işlenmiş ucu/Biri olmuş hoy, birisi destmâl olmuş sana’ (Gül kokusu damıtılmış; nâzın ucu işlenmiş; biri sana koku, biri mendil olmuş).

Kadınların el emeği göz nuru olan mendiller, Anadolu’da 1882’den itibaren artık sanayi mamulü oldu. Mendillere değer katan naturel (kök) boyalar, yerini kimyevî boyalara bıraktı. İşleme ve oyalar da terkedildi. Selçuklulardan bu yana mendillerde yaşayan motifler unutuldu. Yine de mendil biraz daha yaşadı. Mekteplerde mendil kontrolü yapılırdı. Çocuklar mendil kapmaca oynardı. Kâğıt mendil çıkınca kumaş mendillerin yıldızı söndü ve yavaş yavaş hayatımızdan çekildi.

Alıntı: Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci