Toplumlar, milletler, ülkeler şimdiye kadar hiç olmadığı seviyede ve de zorunlulukta birbirlerine yakın ve iç içeler. Ne tür gerekçe ile olursa olsun, ulusların ikili münasebetleri, diplomatik  ilişkilerini  askıya alması, ötelenmesi  söz konusu olamaz. 

Yaşadığımız çağın paradigması  beraber, birlikte hata omuz omuza olmamız ihtiyacını gerekli kılmaktadır. Bu düşünceyi destekleyen, uluslar arası çıkarlar, siyasi ve ticari realite, turizm, terörle mücadele, evrensel demokratik değerler, insanların doğuştan kazandıkları olarak ifade edilen  bireysel özgürlükler. Yukarıda  ileri sürdüğümüz gerekçeler, birlikte ve beraber olmamızı zorunlu kılmaktadır. 

İrticalen ifade etmeye çalıştığım gerekçeler. Barışçıl medeni, uygar dünya ile konsept oluşturduğumuz düşünceye sahipsek, böyle düşünmemiz vazgeçilmez. Eğer, İran, Kuzey Kore ve benzeri ülkelerin argümanları ile dünyaya bakarsak ki  -tabi bu durum bizim için standart dışı- o zaman, medeni dünyanın dışına çıkmak gibi bir durum ile karşı karşıya kalmış oluruz.

           Dünyadaki ulusların büyük çoğunluğu aynı paradigmaları ortak lisan olarak kabul etmiş durumda. Burada ayrı, diğer ülkede ayrı değil. Bir çok kavramın ortak lisanı var, bu durum mükemmel denilecek ölçüde büyük kazanım. Cumhuriyetimizin yıl dönümü münasebeti ile Başkan Trump Türkiye için bir kutlama mesajı yayımladı.

Bu mesaj dünyanın bir ucundan diğer ucuna evrensel ortak kazanımların lisanına tanıklık eder nitelikte. Bu ve buna benzer binlerce gerekçe bize gösteriyor ki, mutlak ve vazgeçilmez ölçüde gelişmiş, gelişmekte olan medeni ülkeleri birlikte beraber hareket etme ihtiyacının, düne göre bugün daha hayati önem arz ettiği gerçeğini taktir etmek durumundayız.
          21 inçi yüzyılın üst seviyede ifade etmekte bizi yanıltmayacak öncelikli çözüm üretmemiz gereken sorunu işsizlik, gelir dağılımı dengesizliği, terör örgütleri ve terör ile mücadele ve daha vahimi devletlerin mali ve iktisadi sıkıntıları beklenmekte olması.

Ayrıca, kapitalizmin sosyal evrime uğrayarak sürdürülebilirliği beklentisi. Yaşadığımız yüzyılda  karşımızda duran, çözüm gerektiren büyük sorunlar. Bütün dünyada, özellikle Ortadoğu, Avrupa ve ABD de boy gösteren terör olayları, bu coğrafyanın yaşam kalitesini, bireysel özgürlükleri, toplumun güven duygusunu, yaşama sevincini şiddetle dibe çekmekte, toplumu hayata yaşama karşı karamsar düşünmelerine yol açmakta.

           Bütün dünyada terörle mücadele,  gerektiğinden daha güçlü ve daha donanımlı, ülkelerin yüksek seviyede birleşik koordinasyonu ile  mücadeleyi zorunlu kılmaktadır.

Terör eylemleri, insanları öldürmesi ile sınırlı kalmıyor, uluslar arası iletişime, ortak medeni kazanımlarımıza ve ülkelerin istemeden popülist  politikalar üretmesine de yol açmaktadır.
           Sonuç olarak, güvenlik güçlerinin yüksek seviyede koruma ve korunma gayretlerinin artarak devam edeceği realitesinden hareket ile; yurttaşların da bu konuda oldukça duyarlı ve hassas olmaları kaçınılmaz. Çevremizde teröre, şiddete yönelik çevrelere karşı duyarlı hassas olmamız gerekmektedir.

Olağan dışı şüphe uyandıracak gelişmeleri hiç vakit geçirmeden güvenlik güçleri ile paylaşmamız gerekmektedir. Bu durum, yurttaşlık vazifemiz olduğu gibi vicdani de bir sorumluluktur.