AHMET HİLMİ ERTEGÜN - 2

Ahmet Hilmi Ertegün, II. Abdülhamid Döneminden beri, Ordu'da görev yapmış, milli mücadelede ülkenin kurtuluşu için canla başla savaşmış yiğit bir kişidir.

Cumhuriyet’i kurmuş, Atatürk ile ülkenin modernleşmesinde görev almış birisidir.

Atatürk ile iki kez ters düşmüştür. Görüş ayrılığından değil; Kurtuluş Savaşı'nda madalya verme konusunda ayrılığa düşmüşler.

Milletin tamamına madalya verilmesini istemiş, Ahmet Hilmi Bey. Kadınların Ordu’ya çorap örerek katkıda bulunduğunu; yaşlı, genç, çocuk herkesin bir şekilde Kurtuluş Savaşı'na katıldığını; bu savaşın ortak kazanım olduğu konusunda ısrarda bulunur.

O zaman 13 milyon nüfusa sahip Türkiye'de herkese madalya vermek mümkün değil.

Atatürk'le tartışmasında, Kel Osman'ın köyüne, Ortahisar’a sürgüne gönderilmiş.

Önceki yazımızda, Ortahisarlı Osman Erkeller (Kel Osman) ile hem Abdülhamid’in Teşkilat-ı Mahsusası’nda çalıştığını hem de Atatürk zamanında “Güvenlik Şefi” olarak görev yaptığını belirtmiştik.

@ @ @

Aslen Yeşilhisarlı olan Ahmet Hilmi, Ortahisar'a sürgüne geldikten sonra boş durmamış. Burada da hizmete devam etmiştir.

Ortahisar derin bir vadi içerisinde, Erciyes’in tüfünden oluşmuştur. Birçok kilise ve manastır bulunmaktadır. Azize Nino Kilisesi de burada yer almaktadır. Gürcülerin Azizesi, Nino’nun Kilisesi’ni de dostum Ali Kaptan bulmuştur. Konuyu gazetemiz Muşkara Haber’de yayınlamıştık.

Yöre, verimli toprağa sahip olmadığı için, insanların çoğu İstanbul'a göç etmişler.

Ali Kaptan'ın söylemine göre, güvenilir oldukları için Saray’da Özbeklere daha çok yer verilirmiş. Bu yüzden Ortahisar’daki pek çok kişi Özbek Türk’ü olduğu için Saray’da görev yapmıştır.

Ali Kaptan: “O, muhterem insan, malum olduğu üzere, Atatürk'ün gazabına uğrayıp buraya sürgün gelince, parasız pulsuz, kimsesiz kalmış; ancak Ortahisarlı olup da ne işler yaptığını bilenler ona sahip çıkmışlar.

Tabii köyde ticaret yapamıyor. Maaşı da yok, emekli parası da yok. Şimdi bu adam ameleliğe varana kadar her şeyi yaptı. Ortahisar onu ‘Hilmi Usta’ olarak biliyor. Marangoz Hilmi usta.

Bu adam ameleliğe varana kadar her şeyi yaptı. Marangoz Hilmi Usta; üç kuruş beş kuruş, ne alırsa? Çünkü o zaman 6 tane marangoz vardı. Dükkânı yok, yeri de yok. Evinde yapıyor siparişleri.

Köyün meydanına, imece usulü bir ilkokul yapılır. Çatısının işçiliğini bedava yaptı, Marangoz Ahmet Hilmi. Halktan da malzeme topladılar. Tahta falan…

1926’da başlanıldı, 28’de bitti, 2 senede yaptılar. Yalnız orada yanlış bir iş yaptılar. Orası ‘at pazarı’ydı. Orada ‘kale’ dediğimiz büyük bir kaya vardı. Bu kayanın altında 5 tane dam var. Damın bir tanesi büyükçe, ahır olarak kullanılıyor. O kayayı kırdılar. Taşı ile ilkokulu yaptılar. Tarihi eseri yok ettiler. Öbür yerlerden pazara gelenler de ‘han usulü’ kalıyorlardı.

Ben bunları düşündükçe kahroluyorum. Ayrıca bu kadar değerli insanların, tarihi yerlere isimlerinin verilmesi gerekir. Verilmedi!..” diye sözlerine bir çay içimlik ara verdi, Ali Kaptan. Kısa bir aradan sonra şöyle devam etti, sözlerine:

Kayseri tarafından Develi, Soysallı, Yahyalı taraflardan ‘hasır’ ve diğer ticari ürünler getiriyorlar, burada satıyorlar. Giderken de atlarına ‘koşum, hamut’ gibi ne varsa onları alıp götürüyorlar. Çünkü üç tane deri fabrikası var. Burası bölgenin önemli bir pazarıdır.”

ALLAH gani gani rahmet eylesin.”

@ @ @

Yüzbaşı Ahmet Hilmi, yardımsever bir insandır. Ordu'da yüzbaşı olarak emekli olduğu halde zor geçinmektedir. Geçimini marangozluk yaparak sağlamıştır. Çok az para ile hizmet vermektedir. Fakir insanlardan ise hiç para almazdı. Zaten halkta da para yok ki!..

O zaman köy olan Ortahisar kasabasındaki meydana bir ilkokul yapılır, imece usulü!..

Emekli Yüzbaşı Ahmet Hilmi Ertegün, okulun çatısını hiç para almadan yapar.

Vatan sevdalısı bu insanlar, hiçbir özveriden kaçınmazlar.