EDEBALİCE

Perşembe günkü öykünün devamı.

Etrafına baktı, beyaz battaniye yoktu. Acaba kırmızı battaniyenin altında mı kalmıştı beyaz battaniye? Kırmızı battaniyeyi tuttu, kaldırmak istedi ama tuttuğu an elinde hissettiği sıcak şey yüzünden duraksadı. Battaniyeyi bırakıp eline baktığı zaman elinin tamamen kırmızı renk aldığını gördü. Güldü:

‘’Boya kullanmışsın! Çok zekice, ben yapsaydım kızardın!’’ 

Eline baktı, ardından annesine bir bakış attı. Ayağa kalktı, arkasını dönerek elini üstüne sildi ve televizyonun karşısına geçti. Eğer annesi elindeki boyayı üstüne silerken görseydi kızardı. Annesi şaka yapacağım diye sanırım uyuya kalmıştı. Umut televizyonun yanında duran kumandayı alarak konuştu;

“Artık ben büyüdüm, merak etme anne. Ben kendi başıma televizyonu açabilirim.” dedi. 

Kanepenin üstüne çıktı. Buraya çıkmak da bazen Umut’a çok yorucu geliyordu. Umut annesinin ona her zaman çizgi film açarken bastığı düğmeye bastı. Televizyon açıldığı zaman karşısına en sevdiği çizgi film çıkmıştı. Çok mutlu oldu Umut, televizyonda en sevdiği çizgi film çıktığı için. Annesi yerde yatmış uyurken kendisi çizgi film izlemeye başladı. Eğer kumandadaki diğer düğmeleri bilseydi annesi uyanmasın diye televizyonun sesini kısardı ama bilmiyordu. 

“Umarım annem sesten uyanmaz.” dedi kendi kendine. Annesini son bir kez kontrol etti. Ardından televizyona, en sevdiği çizgi filmine döndü.

Umut ne yazık ki sadece beş yaşında bir çocuktu. Annesiyle babasının her zaman tartıştıklarını bilmiyordu. Annesinin babasından şiddet gördüğünü, en sonunda babası tarafından bıçaklandığını da bilmiyordu. Bıçaktaki kırmızı sıvının çilek reçeli, battaniyenin üstündeki lekenin boya olmadığını ve annesinin de sadece yerde yatıp uyumadığını bilmiyordu. Televizyon başında en sevdiği çizgi filmi izlerken uyuya kalan Umut, sabah komşusunun eve gelmesi ile uyandığı zaman düşündüğü tek şey karnının aç olmasıydı. Annesini karnı aç olduğu için uyandırmak istemişti ama komşusu ona izin vermemişti. Acaba komşusu neden annesini uyandırmasına izin vermemişti? Belki de annesi hasta olmuştur, belki de komşusu bu yüzden çok üzgün ve endişelidir. Yine de karnı hala açtı, komşusundan kahvaltı istemişti ama o da bunu yapmamıştı. Zavallı Umut, dün gördüğü çilekli reçel lekeli bıçaktan sonra canı çilek reçeli istiyordu ama komşusu ona vermiyordu bile.

Komşusu tarafından eve çağırılan polisler geldiği zaman Umut bunun gerçekten havalı olduğunu düşünmüştü ama Umut’un tek bir derdi vardı, o da çilek reçeliydi. Gördüğü polislerden de kahvaltı istemişti ama onlar da vermemişti. 

Sahi artık Umut’a kim çilek reçeli yedirecekti? 

Semanur ALAN 

@ @ @

Semanur; 5 yaşındaki bir çocuğun, annesinin öldüğünü gördüğü halde farkında olamayışını aktarmış bize. “Hangi duygu ile yazdığını” sorduğumuzda, bir çocukta oluşabilecek “endişeyi” vurguladığını söyledi.

Gençlik gelecek kaygısı taşımadan; iyi bir iş, mutlu bir yuva, iyi bir aile kurabilmek istiyor!..

Savaşların, katliamların olmadığı bir dünyada yaşamak istiyor!..

Emeğinin karşılığını almak istiyor!..

Rahatça sokağa çıkıp özgürce dolaşmak istiyor!..

Kimseyi rahatsız etmeden kırlarda dolaşmak istiyor!..

Eşiyle, dostuyla tatlı sohbet etmek istiyor!..

Kısaca; huzur içinde yaşamak istiyor, Nazan gibi, Semanur gibi!..

Daha niceleri gibi!..