Yazar Mehmet Ali Talayhan’ın üç kitabı bulunuyor. Bunlar: Hicaz Seyahati (2023), Nevşehir ve Efsunlu Vadiler (2024) ve Harput’a Hoyrat (2024)
"Nevşehir ve Efsunlu Vadiler” kitabı bir önsözle başlıyor. Bugüne kadar okuduğum en uzun önsöz diyebilirim. Önsözde vadilerle ilgili bilgiler yer almakla birlikte doğa üzerine duyarlılıkla ele alınan metin kültür eksenlidir. Yazar, kitabın konusu olmayan hususları da tek tek yazmış
Kitapta 14 konuya yer verilmiştir. Nevşehir ile ilgili düşüncelerin, analizlerin, gözlemlerin dışında da çoğunluğu Kapadokya’da bulunan vadilerdir. Vadiler üzerine kültür eksenli düşüncelerden oluşuyor.
“Kurucusu ile Aynı Kaderi Paylaşan Şehir” başlıklı yazı da (deneme de diyebiliriz)akıllara neler getirdiğini Nevşehir sevdalısı olanlar belki daha iyi anlayabilirler, idrak edebilirler.
Nevşehir için tasalanan insanlar bu yazıda ilin tarihi, kültürü, sanatı üzerine geniş ve kapsamlı bilgilere ulaşacaklardır.
“Kurşunlu ve Külliyesi” başlıklı yazıda Kurşunlu Camii ve külliyesi ile ilgili düşünceler inceden inceye analiz edilmiş. Kurşunlu Camii ile bilmediğiniz bilgilere, ulaşacak ve metnin ne kadar doyurucu olduğunu göreceksiniz.
“Saygıya Sığmayan Vadiler” de ise yazarın 35 yıldır Nevşehir ve civarındaki bütün vadileri gezen iyi bir gözlemcinin bakış açısıyla belki de farklı bilgilere ulaşacak ve sizlerde vadilerle ilgili yeni fikirler inkişaf edecektir. Yazarın tasvirleri ve tespitleri bölgeyi gezmek isteyenler için bir rehber niteliği taşıyacaktır. Zira yazar vadiyi sürekli gezdiğinden vadilerde sürekli değişiklikleri müşahede etmiş. Bu anlamda yeni gezginler için bu değişimler, kötü sürprizlerle karşılaşmamak için dikkate alınmalıdır.
Vadilere nerelerden ve nasıl gidileceği hususunda vadi müdavimlerine yol gösterici olması kadar, vadilerin o ışıltılı büyüsünün de bir anlamda kaybolduğunu anlıyoruz. Yazar bir bakıma geçmiş günlerin, yaşantıların soluklaşmış izlerini de bu yolculukta arıyor hissini vermiş.
Metinleri okudukça; yeryüzü ile ilginin kesilmesi, insanın kendisinin dertlerini unutması, çeşitli meyve ağaçlarının görülmesi ayrı bir güzellikler verirken, diğer yandan yazar geçmişle bugünün muhasebesini bu yazısında eksik etmez. Yazar bir tarafta realist çizgilerle vadileri anlatır ancak insanın kendisini yitirecek güzellikten ve çeşitliliklerden de söz eder. Bir yanda gerçekleri diğer yanda duyguları adeta başka bir ahenkle yeşillikler ve kokularla terennüm ettirir. Yazar bu bölümü şöyle nihayete erdiriyor: “Her yürüyüş sonrasında insanların yüreklerinin çiçek açtığını, ruhlarına tebessüm dolduğunu fark etmek bizi ne çok haklı kılıyor.”
MASAL GİBİ ŞEHİR NEVŞEHİR
“Masal Gibi Nevşehir Vadilerine Özlem” başlıklı anlatıda yazar pek az edibin satırları arasında yer alan Nevşehir’i ve çevresini sanırım bu kadar etraflıca ve içtenlikle dile getirmemiştir.
Yazarın bu samimi duygu, düşünce ve tespitlerinden işte o satırlar:
“Nevşehir, Anadolu’nun en mütevazi şehridir. Sakin, bol oksijenli, her yere her an gidebilme imkanının olduğu ve insanı yormayan munis bir şehir. Tarihi ve coğrafi ayrıcalığının daha ötesinde Nevşehir benim için anlamlı ve makul bir yerde durur.
……..
Nevşehir şirin bir Anadolu şehridir. Büyük Türk Sadrazamı Damat İbrahim Paşa bu şehrin banisidir. Yenilikçi ve ileri görüşleri yüzünden canından oldu. Dünyalık düzenlerinin bozulmasına tahammül edemeyenler İbrahim Paşa’yı parçaladılar. Nevşehir’i de yıkacaklardı ama tez tepelendiler. Anadolu’da kurulan bu muazzam Türk şehri son yıllarda ortadan kaldırıldı. Kale civarında yapılmış bütün evler yok edildi. Sebebi hepimizce biliniyor. Bu vahşi anlayışı eskiyi koruma iddiası taşıyanlar tarafından yapılması daha vahim bir sonuçtur.”
Yazarın bu görüşlerine katılmamak mümkün değildir. İçli bir eleştiriyle yaklaşan yazar diyor ki, “İbrahim Paşa yadigarı çeşmelerin yerini en yaşlı Nevşehirli bile bulamaz artık.“
“Eskiyi yıkarak sanki daha eski bir medeniyet varmış gibi göstermek garabettir.”
Yazar, Nevşehir vadilerini dünyanın en büyük hazineleri olarak niteliyor. Bununla da kalmıyor; “hayatın hazineleri” diyor ve ekliyor; “Tabii güzellikleri ve barındırdığı canlı türleri topraktan fışkıran sayısız bitkilerle bu zenginliğin dünyanın başka bir yerinde olduğunu tahmin etmiyorum.” Nitekim yerel yazarların da tespit ettiği Kapadokya bitkilerinin de varlığını biliniyor.
Kitapta yer alan diğer başlıklar da şunlardır:
“Zemi Vadisi”, “Meskender Vadisi”, “Kılıçlar Vadisi”, “Çavuşin İçinde Ak Tepe (Ağ Tepe)’e Doğru” Bağlıdere (Aşk Vadisi), “Açık Hava Müzesi ve Çevresi” ve “Üzengi/ Gomeda Vadisi”
Meskendir Vadisi için de yazarın şu notunu buraya düşelim: “Meskender Vadisi, “Kapadokya’nın ahusu, miski” demek herhalde doğru olanıdır. Kapadokya ahusu, misk kesesini burada düşürmüş ve diğer vadilere de buradan yayılmıştır. Vadiye girdiğiniz andan itibaren hangi mevsim olursa olsun bu kokuyu duymamanızın imkânı yoktur.”
Bağlıdere Vadisi Aşk Vadisi olarak biliniyor ve tanınıyor. Bu vadiye Aşk Vadisi ismini turizmcilerin verdiğini öğreniyoruz. Aşk kolay akılda kalan ve romantik bir isim belki de bundan dolayı bu isim daha fazla biliniyordur.
Mehmet Ali Talayhan’ın bu eseri; büyük emek mahsulü ve kültür eksenli olarak okuyanların zihinlerinde yeni ufuklar açacağı aşikardır. Gezi-gözlem ve mülahazalar ve tasvirlerle donatılmış eser okuyanlara şevk vereceğine inanmakla birlikte yok edilen tarihe de tanıklık edecektir. Bilerek ve bilmeyerek tahrip edilen binalar, doğadaki güzellikler gün oluyor memleketin bir güzel köşesini körleştiriyor. Çirkinleştiriyor. Sözün hülasası mahvediyor.
Mehmet Ali Talayhan Hocama doğa, tarih ve turizme olan kültür eksenli duyarlılığı ve okuyanlara uyarıcı tespitleri için ne kadar teşekkür edilse azdır. Ancak yok olan şehir insanların hayatlarından sakil ve biçimsiz bir hal içinde evrilmeye devam ediyor.
“Nevşehir ve Efsunlu Vadiler” eseri için Mehmet Ali Talayhan Hocamı tebrik ederim. Hayırlı olsun. İnşallah ilgililer bu esri okur da Nevşehir ve çevresi için bundan sonra daha hassas ve duyarlılıkla hareket ederler.
Kitap özellikle Nevşehir severlere tavsiyemizdir.