Bir musibet bin nasihatten iyidir” demiş atalarımız.

Tamam, bin nasihati dinlemek zaman alır ve usandırır diyelim, bir musibet sanki ders almamıza vesile mi oldu?

Zaman içerisinde kaç deprem yaşadık, her defasında ders çıkarmamız gereğinden dem vurduk, eksik olan yönlerimizi sıraladık. Aradan belli bir zaman geçince çıkaracağımız dersleri daha çıkarmaya başlamadan unutuverdik.

Her unutuşumuz bir musibet ile tekrar hatırlatıldı. Ama unutmayı ders almaya yeğ tuttuk.

Kanunlar yaptık, daha yürürlüğe girmeden açığını bulmaya koyulduk

Yönetmelikler çıkarttık, uygulamayı kendi anlayışımıza göre uyguladık.

Denetimlerin eksiksiz ve yerinde yapılmasını şart koştuk, ancak sanki yerinde gerçek anlamda denetlemiş gibi masa başında uygunluk belgelerini hazırladık.

"Geçmişten adam hisse kaparmış… Ne masal şey!

Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?

Tarih'i 'tekerrür' diye tarif ediyorlar;

Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?.."

İstiklal şairimiz M. Akif Ersoy en veciz şekilde böyle diyor günümüzü görür gibi.

Aslında tarih bunun gibi nice tekerrürlerle dolu.

Bu tekerrür ediş tarihin normal seyrinden değil, bizlerin önceki olaylardan ibret alıp ders çıkarmamamızdandır.

Ders çıkaranlar hiç mi yok? Elbette var.

Kahramanmaraş merkezli depremler, Türkiye’ye felaketi yaşattı. Binlerce kişi yaşamını yitirdi, on binlerce kişi yaralandı. 10 kentte büyük yıkıma neden olan depremlerde, bir ilçede hiç bina yıkılmadı. O ilçe Hatay’ın Erzin ilçesi.

Erzin’in belediye başkanı Ökkeş Elmasoğlu, “Kendi adıma bu konuda hiçbir şekilde taviz vermedim” diyor.

Demek ki seçilmişler seçmenim dediği halkına istekleri uygun olmasa bile seçmenim diye taviz vermekte. Sonuçta da asrın felaketi ile karşı karşıya kalıyor, bir de adına kader diyoruz. Bunun neresi kader?

Hepimiz inançlı insanlarız. “Tedbiri al takdiri Allah’a bırak” diye özetlenen veciz sözde bir anlam da kaderin tanımı yapılmış. Elinden gelen tüm imkânları kullanarak tedbirini alacaksın ondan sonrasını takdiri Allah’a bırakacaksın. Yine yıkım olmuşsa o zaman Allah’tan gelene razı olacaksın. Ama öyle mi yapılmış bu yapılar, yoksa taviz vererek, görmezden gelerek, denetimler denetlemeden yapılarak mı yapılmış?

Sonuç ortada, taviz verilmeyen yerler ayakta, taviz verilen yerler yerle yeksan olmuş…

Halbuki önceki depremlerin bizlere demek istediklerini anlayıp, geri gelecek olan depremleri hazırlıklı karşılasa idik keşke demeyecek, bunca acıyı yaşamayacaktık. Son söz olarak önceki depremler bizlere ne demişti, biz ne yapmıştık bir bakalım:

DEPREM DEMİŞTİ

Deprem bize ne demişti?

Gidiyorum, geleceğim...

Arada haber vermişti

Deme nerden bileceğim

Artçılarla bir yokladı

Bazen de haber yolladı

Yetmedi... Tuttu salladı

Deme nerden bileceğim.

Başkalarında olurken

Seyrettin öyle durdun sen

Yaradan akıl vermişken

Deme nerden bileceğim.

Beton attın kumdan çaldın

Üçe yaptın beşten aldın

Bilen gören olmaz sandın

Deme nerden bileceğim.

Çaldın, çırptın ne oldu

Onca insan toprak oldu

Körpecik filizler soldu

Deme nerden bileceğim.

Duymadın mı Erzincan'ı

Ya da dünkü Sakarya'yı

Gör o zaman şimdi Van'ı

Deme nerden bileceğim.