Ulusun egemenliği nasıl kazanıldı?

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışından çok önce, borçlarına karşı, Duyun-u Umumiye ve Reji İdaresi Osmanlı’nın vergi toplama işine el konulmuştu.

Kuvva-yı Milliye’nin, Kurtuluş Savaşı için yeterli kaynak yoktu.

"Heyeti Temsiliye" adına Mustafa Kemal imzasıyla bütün kolordulara, vilayetlere yapılan tamim ile Anadolu'daki Osmanlı Bankaları, Düyun-ı Umumiye ve Reji İdarelerinin topladığı vergilere el konuldu.

Oysa bu iki kurum, Osmanlı'nın toplayamadığı vergiyi  toplayacak, saltanatın devamına yetecek kadarını saraya gönderecek, geri kalanını ise Osmanlı’ya verdiği borca karşılık masraflar düşündükten sonra kalanı; Duyun-u Umumiye’nin topladığı İngiliz Hükümetine, Reji İdaresi’nin topladığı vergi ise Fransız hükümetine  gönderilecekti.

Bu iki idare ile bir anlaşma yapılarak, borçlar Kurtuluş Savaşı’nın sonuna bırakıldı. Kurtuluş Savaşı sonrasında Osmanlı borçları Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ilgili ülkelere ödendi. Böylece hem İstanbul'a para veya değerli maden göndermeleri önlendi hem de Meclisin ihtiyacı olan para kaynağı bir nebze de olsa giderildi.

Meclisin ilk Maliye Bakanı Hakkı Behiç Bey, Duyun-u Umumiye İdaresinin Ankara temsilcisi Ali Cevat Bey'i makamına davet ederek; "Biz harp halindeyiz. Vergileri toplayıp bize verin. Ancak masrafınızı alın. Sulh olunca hesaplaşırız." der.

Teklif, Duyun-u Umumiye İdaresinin de işine gelmiş, Osmanlı'dan tahsil edemedikleri alacaklarının savaştan sonra ödenmesini garantilemişlerdi. Bu durum, Osmanlı Devleti'nin egemenliğinin elinden  alınması anlamına geliyordu. Vergisini dahi toplayamayan bir ülke durumuna düşürülmüştü. Devletin idamesi için borç para da bulamıyordu.

Türkiye Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920’de açıldıktan sonra ilk iş olarak bu sorunu çözdü.

Sivas'tan Ankara’ya Sivas Valisi’nin yardımları ile gelmişlerdi. (Bkn; Sivas Kongresi, Muşkara Haber)

Merkezi İstanbul'da bulunan Damga Matbası, damga pullarını İstanbul'da basıp Anadolu'ya gönderiyordu.  Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, Anadolu'da satılan damga pullarının parasını da gelir olarak bütçeye aktarıyordu.

Tütün vergilerini toplayan Reji İdaresi’nin gelirlerine de el konulmuştu. Anadolu'daki bütün devlet gelirleri artık Ankara'nın eline geçmişti.

Bu yıllarda hemşehrimiz Ortahisarlı Kel Osman (Osman Erkeller) Afyon Reji İdaresine Atatürk tarafından gönderilmişti. Ne ki bütün bunlar Kurtuluş Savaşı’nı kazandıracak boyutta  değildi. Vergi kanunlarında gelir artırıcı değişiklikler yapıldı. Yeni vergi kanunları çıkarıldı.

Bu durumu, Kurtuluş Savaşı'nın Mali Kaynakları adlı eserinde Alptekin Müderrisoğlu;

“Balkan Savaşı ve Birinci Dünya Savaşı sonucunda fakir düşmüş, ekonomik kaynakları kurumuştu. Halk, savaştan, askerlikten, vergiden yılmıştı. Halktan yeni fedakârlıklar nasıl istenecekti? Milli Mücadele’ye karşı olanların çıkardıkları ayaklanmalara yeni vergiler alınacağı bayrak yapılmış, halk ayaklanmalara katılmaya çağırılmıştı.” şeklinde dile getirir. (Bu kitabı mutlaka okuyun!..)

İşte Kurtuluş Savaşı bu şartlar altında kazanıldı!

Ulusun egemenliği böyle kurtuldu!