İnsana bir ay yemek vermezseniz ölür. Çiçeğe su vermezseniz solar. Betonun bile elli yıllık bir ömrü vardır. Zaman içerisinde yaratılan her şey eskir, azalır ve yok olur. İnsan, mal, mülk, servet… Hepsi eksilir. Ancak bir şey vardır ki zamanla yok olmadığı gibi daha da artar: Faiz.

Zaten kelime anlamı da budur; artan, şişen, çoğalan.

Faiz, Allah’ın koyduğu yaratma düzeninin tam tersine işleyen bir sistemdir. Doğada her şey tüketildikçe azalırken, faiz tüketildikçe büyür. Bu yönüyle faiz, bünyeye giren ve zamanla bütün sistemi çürüten bir kanser gibidir. Hatta kanser olmak, faize bulaşmaktan daha hafiftir desek abartmış olmayız. Çünkü Rahman olan Allah, hastalıkla birlikte çekilen sıkıntılar karşılığında kulunun günahlarını bağışlar.

ŞEHİR SESSİZ BİR İŞGAL ALTINDA

Şehrimizin en işlek, en canlı caddesinde on taneden fazla banka şubesi bulunmaktadır. Bu bir tesadüf değildir. Bankalar, insanın yoğun olduğu yere kurulur; çünkü bir vampir misali emilecek kan oradadır. Bu bankaların kirası, elektriği, suyu, sigortası, personel maaşları her ay bu memleketin insanından çıkmaktadır. Üstelik bunlar yalnızca masraf değildir; bu düzenin sonunda banka her ay kâr eder. En büyük beş günahtan biri olan faiz, şehrin tam kalbine yerleşmiştir.

Aralık 2025 itibarıyla Nevşehir’de bankalarda faizde bekleyen para 47 milyar liradır. 47 milyar... Bu miktar sadece ekonomik bir veri değildir. Bu sayılar, bir toplumun neye alıştığının ve neyi normalleştirdiğinin göstergesidir. Ahlaki bir çöküşün tablosudur.

ASIL KABADAYI FAİZCİDİR

“Eğer faizden vazgeçmezseniz, Allah ve Rasûlü’ne karşı savaş açtığınızı bilin.”

(Bakara, 279)

Bugün kabadayılık denince akla bazı isimler gelir. İnsan insana kafa tutar; ya öldürür ya ölür. Bu bir racon meselesidir. Ama faizci ne yapıyor? Faizci, âlemlerin Rabbi olan Allah’a savaş açıyor. Azamet ve intikam sahibi Allah’a… Bu nasıl bir cesarettir? Bu nasıl bir gözü karalıktır? Faizci, insanlardan korkmayan değil; Allah’tan korkmayan kişidir. Böyle bir cesaret yürek yemekten değil, iman kaybından doğar. Allah'a ve peygamberine savaş açmaktan korkmayan insandan çekinmek lazımdır.

“ÇOLUK ÇOCUK NE YİYECEK?” YALANI

“Çoluk çocuğum ne yiyecek?” diyerek harama girmek, ateşe atlamak için mazeret değildir. Hesap günü geldiğinde baba evlattan, evlat babadan kaçacaktır. Kimse kimsenin günahını yüklenmeyecektir.

Geçmişte babasından kalan arsayı satıp milyarlara konan bir ailenin, babasına aşevinden hayra bir yemek ayırmayı bile çok gördüğüne şahit olduk. Ailenin tamamı razı olmadığı için hayra sekiz bin lira topladılar. Ama şayet haramla kazanıldıysa bir tabak yemek de hayrı kurtarmaz. Haramla kazanılan servetin kişiye bir faydası olmaz.

“FAİZ ALMIYORUM” DEMEK KURTARMAZ

Parasını bankaya yatırıp “Ben faiz almıyorum” diye içi rahat olan hacı amcalarım… Paran bankanın havuzundaysa, sen bu savaşın içindesin. Faizi almadın ama faizin dönmesine zemin hazırladın. Bankanın gücünü artırdın, sistemin ayakta kalmasına katkı sundun. Savaşta karşı tarafın cephanesini taşıyan kişi, “Ben tetiği çekmedim” diyerek kurtulamaz.

Bir de dükkanını bankaya daha fazla kira versin diye kiraya veren tüccar var. Yirmi bin lira fazla kazanacağım diye kendini, ailesini, çoluğunu çocuğunu ateşe atan tüccar… Her banka işleminin günahına ortak olduğunun farkında bile değil. Arada bir iki fakire sadaka verip gönlünü rahatlatıyor. Oysa mahşerde, bankanın bütün işlemlerinden payına düşeni gördüğünde paranın seni nereye götürdüğünü anlayacaksın.

Eğer bu şehirde banka olabilecek otuz dükkân var da sahipleri vermese, bu memleket büyük bir beladan kurtulur. Ama kim helali haramı hatırlatacak?

KREDİ KARTI MASUM DEĞİLDİR

“Ben kartımı gününde ödüyorum” diyen kardeşim…

Allah’a savaş açmış bir kurumla nasıl gönül rahatlığıyla işlem yapıyorsun? Kartla yaptığın alışverişte para bankanın havuzuna düşer. Esnaf parasını haftalar sonra alır. Sıkıştığında kesintiyle çeker; bu da tersinden faizdir.

Bu düzenin çarkını kim döndürüyor?

Bu sermayeyi kim oluşturuyor?

“Resûlullah (sav), faiz yiyene, yedirene, yazana ve şahitlik edene lanet etti.”

(Müslim)

Bu işte bedavadan yanan çok olacak. En tehlikelisi de, diliyle insanları faize teşvik edenlerdir. “Falanca banka şu kadar kredi veriyor” diye akıl verenler... Kardeşim, sana ne? Lüzumsuz çenenle günaha vesile oluyorsun. Hem karşındaki insanı, hem de kendini sonuçlarının ne kadar ağır olacağı açıkça belirtilmiş olan bir tehlikeye atmanın ne anlamı var?

FAİZ İBADETLERİ YOK EDER

İşte en ağır kısım burasıdır. Faiz sadece kazancı kirletmez; ibadeti de çürütür. Namazı, orucu, sadakayı, haccı… Hepsini içten içe kemirir.

“Yediği haram, içtiği haram, giydiği haram olanın duası nasıl kabul edilir?”

(Riyâzü’s-Sâlihîn)

Hadiste anlatılan kişi Allah yolunda koşmuştur. Hizmet etmiştir. Saçı başı dağılmış, perişan hâle gelmiştir. Ama haramla beslenmiştir. İşte bu yüzden semadan yüzüne bakan yoktur. İnsan şunu iyi bilmelidir: Haram, ibadetin ruhunu öldürür. Geriye sadece hareket kalır. Faiz, yapılan ibadeti sıfırlayan gizli bir zehirdir.

HAYAL EDİLEMEYECEK BİR PİSLİK

“Ribânın yetmiş çeşidi vardır. En hafifi kişinin annesiyle zina etmesi gibidir.”

Bu, insan aklının tahayyül bile edemeyeceği bir pisliktir. Büyük bir savaştır.

Bu yazıda bahsedilenlerin tamamı ribadır. Zira her riba faizdir ama her faiz riba değildir. Toplumda faiz ve riba aynı sanıldığı için bu dili kullandık. İnşallah gelecek yazıda faiz ile ribanın farkını ayrıca ele alacağız.