İnsanda iyi ve güzel davranışlar bütünü insanların ahlaklı olduğuna delalet eder. Ahlaki bir bakış açısı kişiden kişiye, toplumdan topluma değişiklikler gösterse de ahlak ahlaktır. Ahlakın anlaşılmasında ve yaşanılmasında anlayışlar etkili olmaktadır. İnsanlar genel olarak ahlak ilkelerine tam olarak bağlı olamadıkları, bağlı kalamadıkları için ahlaksızlık artar.

Bütün dinler bireylerin ahlaklı olmalarına dayanır, ister batıl ister hak din olsun. Batıl ve hak din ayırdımında ise inanç ortaya çıkar. 

Kavram olarak baktığımızda hak din; İslamın  getirdiği esaslar ve bu esaslara uyan inanç, hüküm, düşünce ve davranışlar ifade eder.

Batıl din ise: Hakkın zıddı olarak İslamın getirdiği esaslara uymayan inanç, hüküm, düşünce ve davranışlar bütünüdür.

İnsanlar genelde inançsız yaşayamazlar. İnançsızlık insanda büyük boşluklar oluşturur. İnsan en büyük morali, desteği maviyattan alır. Ondan güç bulur. Buhran giden yol maneviyata felaha erer.

Yapılan araştırmalara göre dünyada 450 ila 500 milyon civarında ateist bulunduğu öne sürülüyor. Türkiye’den %85’nin 35 yaşının altında ateist olduğu belirtiliyor. Araştırmalar ateist oranı düşük olsa da Türkiye’de araştırmaya katılanlar arasında kendini dindar olarak niteleyenlerin oranı ise % 74, ateist olanların oranı ise %2,5, Tanrıya inanıyorum ama dindar değilim diyenlerin oranı %12.

Dünyanın en dindar ülkeleri %98 ile  Tayland bunu %97 ile Nijerya bu iki ülkeyi de  Kosova, Hindistan ve Gana takip ediyor.

DİNDAR – ATEİST

Ateizm inanç şartlandırmalarını, hayali yaratıkları ve olayları reddeder. Ateist bakış açısı yaratıcının yanı sıra metafizik inançlar ve tüm  ruhani varlıklar reddedilir.

Ateizm din ile değil Tanrı ile ilgili bir kavramdır.  Dinlerin iyi mi, kötü mü olduğu konusu tartışma alanı dışındadır. Bu durum din karşıtlığının tartışma alanıdır. Günümüzde dünya nüfusunun % 2,5 civarında  kendini ateist, % 11.9’u dinlere inanmayan olarak tanımlamaktadır.

Türkiye’de dindar ile dinci arasında da elbette farklılıklar bulunmaktadır. Dindarlar her şeyden önce inancında samimi olduğunu, kendisi gibi inanmayanların  bile sevgi ve saygısını  kazanma erdemini önemser.

Dincilerin ise Müslüman olmayan herkese karşı düşman olmayı  neredeyse dinin bir gereği sayan kişilerin var olduğu da biliniyor.

Dindar: dinini yaşayan,  dini değerler konusunda duyarlı sahibi olan kimsedir.  

Dinci ise: dini görüşleri her alana yaymak  isteyen kimsedir. Dinci, kendisi gibi inanmayan  düşünmeyenleri nefretini kazanacak kadar bağnazdır.  

Dindar ile dinci birbirine karıştırılmamalıdır. Müslüman olan kimseler dinin kurallarına tam manasıyla inanmaları ve kendi hayatlarında bunu tatbik ettiği sürece toplumun yapısı da bu anlamda değişecektir. Dinci bir tutumu benimseyenlerse dini gerektiği kadar öğrenmeyi yüzeysel bilgiye sahip olmakla birlikte dini konuda kendilerini adeta konunun bir zamanı ilahiyatçı  olarak addedip toplumda yarardan çok zararı olan kesimlerdir. İnancı az veya zayıf olan kimselere de bu bakış açısı tepkilere neden olduğundan din ve. İnsan ilişkileri sürekli sorgulanmaktadır.

İnsanlar inanıyorsa inandıklarına göre davranışlarını belirlemelidirler. Bütün mesele her evde bulunan Kur’an-ı Kerimi kendi yaşam alanına tam manasıyla dahil etmeyen Müslümanlar her alanda sorun olmaya, toplumda olumsuz davranışlar. Oluşturmaya devam ediyor. Bu davranışlar inanın/toplumun gelişmesine paralel oluşur.

Tekrar ahlaka dönecek olursak, ahlak: kültürel, dini, dünyevi e felsefi topluluklar tarafından insanların çeşitli davranışlarının yanlış ve doğru oluşunu belirleyen  yargı ve ilkeler sistem kavramı ve/veya inancıdır.

Ahlakı kuralları belirler. Bireylerin davranışlarını düzenlemeyi amaçlayan, bunu yaparken iyi, doğru, kötü, yanlış davranışın ne olduğu sorusuna  cevap veren kuralların tamamıdır. Ahlakın nasıl edinildiği farklılıklar taşır. Bu durum öznel, nesnel ve vicdani olarak farklılıklar görülür. Yani inanın ahlakı bu. Kurallara içinde belirir.