Gazeteci araştırmacı yazar Oğuz Özdem’in “Nevşehir Hikayeleri-4 isimli kitabının 1 baskısı Şubat 2025 tarihinde yayınlanmıştı. Kitapta biri oyun üç öykü ve ayrıca küçürek öyküler de var. Küçürek bölümde ise üç öykü yer almış.
Kitapta yer alan öyküler: “Paşam Vazife Tamam”, “Mecbur Kaldık”, “Peki Ya Doğruysa!” ve “Gevur Kızı.” Küçürek öyküler ise: “Landeli”, “Beddua” ve “Gelincik.”
Yazar Oğuz Özdem, bu öykü kitabından önce “Sadr-ı Azam Damat İbrahim Paşa’nın Hazin öyküsünün anlatıldığı kitabı yayınlanmıştı. Sözünü ettiğimiz kitap kısa sürede genişletilmiş ikinci baskısını yapmıştı. Bu kitapla “Nevşehir Öyküleri- 4” bir bakıma “Sadr-ı Azam Damat İbrahim Paşa”dan kısmen de olsa beslenmiştir. Zira yazar Oğuz Özdem o kitabında çok farklı bir olaya dikkat çekmişti. O da Damat İbrahim Paşa’nın katlinin gerçekleştiği olayda aslında öldürülenin Paşa’nın benzeri bir Ermeni’nin öldürülmesini öne sürmüştü.
İşte bu kitapta yani “Nevşehir Hikayeleri – 4”te bu ve benzeri birkaç olayı derinlemesine, irdeleyerek bu kez öykü olarak yazmış olmasıdır.
Yazarın bu öyküler içinde en ilginç ve sanırım esrarlı olanı ise “Peki Ya Doğruysa!” isimli öyküsüdür. Yazar öyküye şöyle bir girişle başlamış:
“Rüya mıydı, gerçekten yaşadım mı hala tam olarak kestiremiyorum.” Öykü bu “Ön Not” ile başlamış, öykünün sonunu ise “Son Not” ile bitirmiştir. Bu cümleleri kurmasının veya kurmacasının nedeni de yazarın Karamanlıca üzerine yaptığı araştırmaların Yunanistan’da izini sürerken yaptığı araştırmalardan tam da ümidini kesmişken, bir papazın dedesinin Nevşehir’den geldiğini söylemeleriyle başlıyor olmasıdır. Yazar, ertesi gün de kiliseyi ve o kişiyi de bulup malum kişiyle uzun bir muhabbete girmişler.
Yazar bu öyküye bir sis bulutu yerleştirmiş ve diyor ki: “Ve bir kez daha tekraren yazayım bu anlatılanı ben rüyada mı gördüm yaşadım mı bilemiyorum.”
Siz bu duruma ne derseniz deyin zaten öykünün de gizemi burada başlıyor. Biz de buna hayal veya gerçek bir kurgu diyelim. Öykücünün görevi de yaşanmış veya yaşanması muhtemel durum ve olayları kaleme alması demek olacağına göre gerisi siz okurlara kalmış, demektir.
Bu öyküden bazı gizemli noktaları da kitaptan alıntılayarak yorumu sizlere bırakalım:
“İbrahim, 1711 yılında Darüssaade yazıcılığı yaptığı dönemde çok ilginç bir olay oluyor, onun haberi dahi olmadan hayatına bir üçüncü Ioannes daha giriyordu.” (sh.74)
“Ioannes yumuşak bir sesle “sana mühürlü kâğıdı veren o adam çok büyük adam olacak, ileride bize de çok yardım edecek fakat sonunu çok karanlık görüyorum. Üzücü çok üzücü…” demişti.” (sh.75)
“Sadabat Kasrı’nın açılışı İstanbul’da bugüne kadar görülmemiş bir olaya şahit oluyordu.” (sh.77)
“Damat Paşam, yakında bir yola gideceksin ama gittiğinde orada, geldiğindeyse burada hayatın değişecek” diye bağırmıştı.” (sh.78)
“Çünkü karşısındaki adam tıpkı kendisiydi. Kaş, göz, dudak, sakal boy… Şimdi odada elbiseler hariç her şeyiyle aynı iki adam duruyordu. Ve bu benzerlik Paşa’yı çok ama çok şaşırtırken karşısındaki adam için son derece doğaldı.” (sh.102)
Rüyalar… rüyalar… rüyalar…
Damat İbrahim Paşa’nın Aziz Yuannes ile buluşması…
Bu öyküyü okuyunca muhakkak kendinizi çok sisli ve heyecanla dolu bir yerde bulacaksınız...
Kitapta yer alan küçürek öykülerin de dikkat çekici olduğunu belirtelim. Geçmiş zamanların Anadolu’sunda veya bir zamanlar Anadolu’da yaşanmış dramatik öyküler. Yazarın önceki Nevşehir hikayelerinde yer alan “Sürtüğün Yokuşu” olacak, öyle anımsıyorum benzer ve fakat farklı öyküler. Her benzer şeylerin de ayrı ve farklı olduğunu da belirtelim.
“Nevşehir Hikayeler, -4” kitabını heyecan ve yerine göre zevk ve merakla okuyacaksınız diyebilirim. Yazar yer yer yerel ağız konuşmalarını da öykülere gerçeklik vurgusu bakımından kullanmıştır.
Bölgemiz geçmişi itibariyle çok hikayeler barındırmaktadır. Araştırdıkça, dinledikçe geçmiş zaman belki de daha iyi anlaşılacak veya kendinizi o dönemde hissetmenize sebep olabilecektir. Bu açıdan yazar Oğuz Özdem Nevşehir ve civarında yaşanılanları kitaplaştırarak bir yönüyle de kent hafızasına önemli bir hizmette bulunuyor.
Üç dört yıl önce Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı’nın Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Konferans salonunda bir konuşma yapmıştı. Bakan Yardımcısı’nın dile getirdiği “Kapadokya Öyküleri”ni yazmak önerisi aslında Oğuz Özdem gibi Nevşehirli yazarlar bunu yapıyor ve yapmaya da devam edecektir anacak mesele ilgililer bu konuya ne kadar duyarlıdırlar?
Bugüne kadar bu konuda neler yaptılar? Nevşehirli yazarlara destek olabildiler mi? Bu soruların cevabı verilecek mi, merak ediyoruz!
Oğuz Özdem Hocamı bu güzel eseri için tebrik ederim. Okuyucuları çok olsun!