“Uğultulu Tepeler” yazar İngiliz Emily Bronte’nin romanıdır. Yazarın tek romanıdır. Roman IX. Yüzyılda İngiltere’de geçer. Bir aşkın sancılı hallerini, ilişkilerini anlatır.

Romanda bir aileye evlatlık olan Heatcliff adlı bir zencinin, üvey kardeşi Catherine’e âşık olması anlatılır. Aşkına karşılık göremeyen Heatcliff’in intikam alması anlatılır.

O dönem İngiltere’sinde farklı sosyal sınıflar arasındaki ilişkileri ve dönemin toplumsal yapısını da yansıtmaktadır.

Romanda ikili ilişkiler çok iyi analiz edilir. İnsanın halleri yerine göre en ince ayrıntılarına göre incelenmesine de ışık tutuyor. İnsanın değişken hallerini tasvir eder. Romanda insan sosyolojisi ve psikolojisinin tespitlerini görülür. İnsana dair olumlu ve olumsuz durumlar başarılı bir şekilde okuyucuya aktarılmıştır. Roman Okurların duygularına hitap ediyor. İnsanlarının davranışlarını içselleştiriyor.

“Uğultulu Tepeler” romanında romanın asli unsurlarından biri olan insanı anlama ve tanıma başarılı bir hal içinde anlatılmıştır. Bu anlamda roman hayli emek verilmiş olduğu görülür.

Romanda insan psikolojisinin yüzlerce detayı görülmektedir. Bu eserde; insana dair, sevgi, aşk, yergi, üzüntü, kederleri yüzlerdeki zamana, insanlara ve davranışlara göre kılıktan kılığa nasıl girdiğinin yüzlerce tasviri, değişiklik gösteren biçimleri yer almıştır.

Açığa çıkmayan düşünce ve duyguların çok çeşitli hallerini bu romanda görmek mümkündür.

İnsanın bin bir halini sıradanlığın dışında etkili anlatım sanatıyla nasıl açığa çıktığı roman iyiden iyiye okunduğunda, dikkat kesildiğinde daha iyi anlaşılacaktır.

İnsanı, insanları anlamak, anlayabilmek için “Uğultulu Tepeler” romanı iyi fikirler verecektir, diyoruz.

KİTAP ARKA KAPAK YAZISINDAN

Kitabın içerik editörü Serap Ilgın kitapla ilgili şu bilgileri aktarmıştır:

“Emily Brontë, 1848'de hayata veda ettiğinde dünya edebiyatının en güzel romanlarından biri olan Uğultulu Tepeler'i geride bırakmıştır. Bazılarına göre dünyanın en büyük aşk romanı, bazılarına göre çağlar ötesi bir eser, hatta insanın içine işleyen bir anlatımla dile getirilmiş uzun bir şiir olan bu Viktorya dönemi romanı, her okunuşunda farklı tatlar veren bir başyapıttır.

Uğultulu Tepeler'deki karakterlerin sadece hayal ürünü olmadığı, Brontë'nin etrafında yaşayan, gerçek kişilerden derin izler taşıdığı da bilinmektedir. Bu gençlik öyküsü; sevgi, kin, nefret ve öç alma tutkusu gibi güçlü duygularla örülmüş olup patladı patlayacak bir cinsellikle doludur. Duyarlılığı ve hiç evlenmemiş olmasıyla bilinen bu genç kadın yazar, tüm canlılığıyla bu romanda hissedilir. Yaşa, deneyime ve duyarlılığa göre değişkenlik gösteren, farklı zamanlarda okunduğunda değişik tatlar veren ve tekrar tekrar okuma isteği uyandıran bu başyapıt, bir şaheserdir.”