Geçtiğimiz hafta sonu Suvermez Kapadokyaspor, dün ise Nevşehir Belediyespor ve Derinkuyugücü sahadan mağlubiyetle ayrıldı. Üç farklı kulübün aynı haftaya yenilgilerle damga vurması, aslında uzun süredir dillendirdiğimiz bir gerçeği bir kez daha yüzümüze vurdu:
Koskoca Nevşehir, bu üç takımı tartabiliyor mu?

Dahası, bu üç ayrı yapıyı kendi kaderine terk etmek mi doğru, yoksa ortak akılla yeniden ayağa kaldırmak mı?

Nevşehir bir futbol kenti olabilir, potansiyeli var, taraftar kültürü var, genç nüfusu var… Ama en önemlisi, yıllardır bu kentin ekmeğini yiyen, suyunu içen, taşından toprağından helalinden kazancını elde eden bir iş dünyası var.

Eğer bugün bu takımlar birer birer düşüyorsa, bunun sebebi yalnızca sahadaki futbol değil; masa başında eksik kalan irade, sahiplenme ve doğru yönetim eksikliğidir.

“Geçen sezon öyle oldu böyle oldu…” demek çare değil

Nevşehir Belediyespor’un düşüşü hâlâ hafızalarda. O dönem resmi kurumlar, tüzel kişilikler, kentin dinamikleri bir araya gelebilir, hatta Nevşehir Belediyespor’u yöneten ekibi masadan çekip ortak bir akılla kulübü yeniden yapılandırabilirdi.
Bu yapılmadı.

Yapılsaydı bugün tablo farklı olur muydu? Belki.
Ama o dönem kaçan fırsat bugün hâlâ karşımızda duruyor:
Nevşehir’de futbolu kurtaracak olan şey, kişisel hırslar değil, kolektif iradedir.

Türkiye’de futbol yatırımı hâlâ “boş yatırım” gibi görülüyor. Oysa spor; gençliğe nefes, şehrin ekonomisine hareket, sosyal hayata canlılık, dışarıya prestij kazandıran güçlü bir değerdir.

Bugün yanlış yönetimlerin gölgesinde kaybolan bu kulüpler, sadece birer spor takımı değil; bu şehrin gençlerinin, tribünlerinin ve umudunun ta kendisidir.

“Vali olmadan bir araya gelmeyen” bir şehir miyiz?

Nevşehir’in dinamikleri… Evet, yıllardır duyduğumuz ama sahada pek göremediğimiz güç.
Peki neden harekete geçmiyor?

Neden spor konusunda da gözler yine Vali Bey’e çevriliyor?

Bir şehir kendi evlatlarına sahip çıkamayacaksa, kendi iradesiyle toplanamayacaksa, kendi futbol mirasını koruyamayacaksa hangi konuda birlik olacak?

Burada samimi bir çağrı yapmak gerekiyor:
Nevşehir’in iş insanları, milletvekilleri, STK’ları, gazetecileri ve bu şehri seven herkes… Artık sorumluluk alma zamanı.

Spora ayrılan destek bir “yük” değildir.
Hatta yıllık zekâtın yüzde 5’i bile bu üç kulübü ayağa kaldıracak güçtedir.
Bu sadece maddi bir destek değil, aynı zamanda vefa ve sorumluluk göstergesidir.

Bu çağrı bir kişiden çıkmalı: Yüksel Babaoğlu

Ama tek bir kişiye yaslanarak değil, geniş bir birliktelikle…

Nevşehir’de iş dünyasını, spor camiasını, siyaseti, STK’ları ve medya temsilcilerini aynı masada toplayabilecek isimler elbette vardır.
Ancak bu çağrıyı başlatabilecek, bu işi sahici bir platforma dönüştürebilecek en güçlü isimlerden biri Yüksel Babaoğlu’dur.

Babaoğlu’nun vizyonu, çevresi, iş dünyasındaki saygınlığı ve Nevşehir’e olan hassasiyeti biliniyor.
Evet, bu çağrıya liderlik edebilir.
Ama bu kez çağrının muhatapları yalnızca iş insanları değil:

Nevşehir milletvekilleri

Sivil toplum kuruluşları

Eski sporcular

Kulüp yöneticileri

Gazeteciler

Gönüllüler

Yani Nevşehir’in tüm bileşenleri…

Babaoğlu öncülüğünde kurulabilecek “Nevşehir Futbolu İçin Birlik Platformu”, şehrin tüm paydaşlarını tek bir amaç etrafında toplayabilir. Bu platform sosyal medyada ciddi bir hareket başlatabilir, şehrin futbol aklını yeniden inşa edebilir.

Çünkü bu şehirde futbolsever çok, gönüllü çok, elini taşın altına koymaya niyetli insan çok.
Eksik olan tek şey: Bir kıvılcım.

Nevşehir’in futbolu yeniden ayağa kalkabilir

Doğru yönetilen kulüpler, alt yapı yatırımları, mali disiplin, şeffaflık ve ortak akıl… Bunlar lüks değil, zorunluluktur.

Bugün Suvermez, Nevşehir Belediyespor ve Derinkuyu Gücü sadece skorlarla değil; manevi olarak da destek bekliyor. Bu destek verilirse, Nevşehir’de futbol kültürü yeniden canlanır.
Verilmezse, birkaç yıl sonra yine aynı acı cümleleri kurarız.

Ben hâlâ umutluyum.
Bu şehrin insanına, ruhuna ve vefasına güveniyorum.
Doğru çağrı yapılırsa, doğru liderlik ortaya çıkarsa Nevşehir’de futbol yeniden ayağa kalkar.

Çünkü bu şehir, futboluyla da güzel, gençleriyle de güzel.
Yeter ki sahip çıkacak bir irade ortaya çıksın.

Ve o irade, bugün tam da zamanı gelmiş güçlü bir çağrı ile başlayabilir.